Banner

MEVZUAT
AVUKATLIK HUKUKU
MAKALELER
HUKUK HABERLERİ
FAYDALI BİLGİLER
İÇTİHATLAR
DİLEKÇE-FORM
ADLİ REHBER
İNSAN HAKLARI
HUKUK SÖZLÜĞÜ
DAVA TÜRLERİ
HUKUKİ BELGELER
 
Reklam Alanı

Host - Sponsor





   HÜSEYİN ERTÜRK/Türkiye Davası

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı


HÜSEYİN ERTÜRK/Türkiye Davası*

Başvuru no: 54672/00
Strazburg
22 Eylül 2005


OLAYLAR

Başvuran 1957 doğumlu olup, İstanbul?da ikamet etmektedir.

Başvuran, 19 Ekim 1981 yılından bu yana çalıştığı T. İş Bankası?ndaki işinden İş Kanunu?nun 13. ve 14. maddelerinin uygulanması doğrultusunda 5 Nisan 1993 tarihinde çıkarılmış, kıdem tazminatı ve yazılı bildirim kendisine iletilmiştir.

Başvuran 11 Ocak 1994 tarihinde, 10 Ocak 1985 tarihli iş kazası sonucu oluşan zararın tazmin edilmesi istemiyle İstanbul İş Mahkemesi?nde (Mahkeme) tazminat davası açmıştır. O tarihte sol dizini çalışma masasındaki metal çekmeceye çarptığını, bu yaralanma nedeniyle «sinoviyal düğümü»?nün meydana geldiğini ileri süren başvuran, sağlık durumunun giderek kötüleştiğini ve aynı zamanda işitme yetisini kısmen yitirdiğini, işten çıkarılmasının zımni olarak % 45 oranında işitme kaybına yol açtığını iddia etmiştir. Başvuran, bununla birlikte görme bozukluğu, kronik depresyon ve endişe halini belirtir bir sağlık raporunu sunmuştur.

Mahkeme, 22 Mart 1994 tarihinde ilk duruşmayı gerçekleştirmiş ve başvurandan SSK?ya giderek iddia ettiği sağlık sorunlarının iş kazası sonucu oluşup oluşmadığını tetkik ettirmesini talep etmiştir.

Mahkeme, 22 Mart 1994?ten 4 Ekim 1995?e kadar sekiz duruşma yapmış, duruşmalar boyunca SSK raporunun alınmadığını tespit ederek bu yönde çağrı yapılması gerektiğini kaydetmiştir. Bu son tarihte sözkonusu raporun dosyaya eklendiğini belirten Mahkeme, tanıkları dinlemiş, vakıf senedinin dosyaya eklenmesini kararlaştırmıştır.

Mahkeme, 7 Aralık 1995, 7 Mart ve 23 Mayıs 1996 tarihlerindeki duruşmalar sırasında görgü tanıklarını dinlemiştir.

Mahkeme, 10 Eylül 1996 tarihinden 13 Nisan 1999?a kadar on beş duruşma gerçekleştirmiştir.

Başvuranın avukatı 19 Kasım 1996 tarihinde mesleki gerekçelerle duruşma tutanağını ve 30 Ocak 1997 tarihinde başvuranın sağlık raporlarına yer verilen ara kararı talep etmiştir.

Başvuranın temsilcisi, 8 Nisan 1997 tarihinde Mahkeme?ye yazılı olarak müvekkili ile ilgili beş sağlık kurumunun dosyalarını gönderdiğini, bunlardan üç tanesinin belgelerin olmadığı yanıtını verdiğini ifade etmiştir. Avukat, dosyanın Adli Tıp Kurumu?na gönderilmesini talep etmiş, duruşmada bulunmama gerekçesini mesleki zorunluluklara bağlamıştır.

* Dışişleri Bakanlığı Çok taraflı Siyasî İşler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe?ye çevrilmiş olup, gayrıresmî tercümedir.
Bankanın hukuki temsilcisi, 17 Haziran 1997 tarihinde mesleki gerekçelerle duruşma tutanağını istemiştir.

Başvuranın avukatı, 16 Eylül 1997 Mahkeme?ye davadan çekildiği bilgisini iletmiştir.

Başvuran 18 Aralık 1997 tarihindeki duruşmada hazır bulunmuş, avukat tutma imkânının bulunmadığını belirterek Mahkeme?ye Barodan tayin edilecek bir avukat aracılığıyla temsil edilmek istediğini beyan etmiştir.

Mahkeme tarafından iş güvenliği koşulları ve sağlık sorunları hakkında görevlendirilen uzman 23 Mart 1998 tarihinde raporunu hazırlamış, buna göre 506 sayılı Kanun?un 11/A-a-b maddesine uygun olarak iş yerinde ve çalışma sırasında meydana gelmesi doğrultusunda başvuranın kazasının iş kazası olarak sayılabileceğini ifade etmiştir.

Bununla birlikte, Mahkeme tarafından talep edilen ve 11 Mayıs 1998 tarihinde hazırlanan tamamlayıcı bilirkişi raporunda kazanın tamamen tesadüfi olduğu ve kusurun ne bankaya ne de başvurana yüklenebileceği sonucu çıkmıştır.

Mahkeme, 16 Temmuz 1998 tarihinde bir adli tıp uzmanının görevlendirilmesini ve başvuranın sağlık durumu derecesinin mağdur olduğunu iddia ettiği kaza ile ilintili olup olmadığının tespit edilmesini talep etmiştir.

Başvuran Mahkeme?ye göndermiş olduğu 4 Kasım 1998 tarihli yazıda Mahkeme tarafından istenilen doğrultuda bağımsız uzman doktorların bulunmaması nedeniyle bu talebi reddetme gerekçesini belirtmiştir. Başvuran 12 Nisan 1999 tarihinde Mahkeme?nin dosyada yer alan raporlara dayalı olarak karara hükmetmesini istemiştir.

Mahkeme, 13 Nisan 1999 tarihinde almış olduğu kararla, sunulan unsurlar ışığında sözü edilen kaza ile sağlık yetersizliği arasında hiçbir illiyet bağı bulunmadığını dikkate alarak başvuranın tazminat talebini reddetmiştir.

Yargıtay 22 Haziran 1999 tarihinde İlk derece mahkemesi?nin kararını onamıştır.

HUKUK AÇISINDAN

I. AİHS?NİN 6 § 1. MADDESİ?NİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI

AİHS?nin 6., 4., ve 18. maddelerine atıfta bulunan başvuran hakkaniyete uygun olarak yargılanmadığından ve yargı süresinin uzunluğundan şikayetçi olmaktadır.

AİHM, başvuran tarafından öne sürülen iddiaların daha ziyade Sözleşme?nin 6. maddesinin uygulama alanına girdiğini, bu nedenle yapılan şikayetleri bu çerçevede inceleyeceğini kaydetmektedir.

A. Yargı sürecinin uzunluğu hakkında

Başvuran, yargı sürecinin uzunluğu ile AİHS?nin 6 § 1. maddesinde öngörülen «makul süre» ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

Hükümet, bu iddiaya karşı çıkmakta ve davanın karmaşık bir yapısının olduğunun bilinmesi gerektiğini ve her şeyden önce avukatının birçok defa duruşma tutanağını talep etmesi nedeniyle gecikmenin başvurandan kaynaklandığını ifade etmektedir.

Dikkate alınacak dönem 11 Ocak 1994?te başlamakta ve 22 Haziran 1999?da sona ermektedir. Bu süreç iki mahkeme için yaklaşık beş yıl beş ay sürmüştür.

1. Kabuledilebilirlik hakkında

AİHM, bu şikayetin AİHS?nin 35 § 3. maddesi uyarınca temelden yoksun olmadığı tespitinde bulunmaktadır. Başka hiçbir kabuledilemezlik gerekçesi tespit edilmemiştir.

2. Esas hakkında

AİHM, yargı sürecinin makul yapısının dava koşullarını takiben ve mahkeme yerleşik içtihatları, özellikle davanın karmaşıklığı, başvuranın ve yetkili mercilerin tutumu ve ilgililerin sözü edilen davadaki girişimleri ışığında değerlendirildiğini hatırlatmaktadır (Bkz. diğerleri arasında Frydlender-Fransa kararı, no: 30979/96, § 43, AİHM 2000-VII). Mahkeme ayrıca gösterilecek özel ihtimamın itilaflı durum için önem arz ettiğini eklemektedir (Bkz. Ruotolo-İtalya kararı, 27 Şubat 1992, seri: A no:230-D, s. 39, § 17).

AİHM, daha önce de mevcut başvurudakine benzer sorunların AİHS?nin 6 § 1. maddesinin ihlaline yol açtığını kaydetmektedir (Bkz. sözü edilen Frydlender kararı).

AİHM, Mahkemeye sunulan unsurları incelenmesinden, davanın özel bir karmaşık yapısı bulunmadığı ve sözkonusu yargı sürecinin uzunluğunun başvuranın tutumu ile açıklanamayacağı tespitinde bulunmaktadır. Sosyal Sigortalar Kurumu?nun raporunun beklenmesi on sekiz aydan fazla sürmüştür. Ulusal yargı makamlarına yüklenebilecek böylesi bir yavaşlık AİHS?ye aykırı olan makul süre aşımı tespitine götürmektedir.

Ayrıca, davaya olan yaklaşım ilgili bakımından dikkate alınması gereken unsurlar arasındadır. (Bkz. diğerleri arasında, Zimmermann ve Steiner-İsviçre kararı, 13 Temmuz 1983, seri: A no: 66, § 24, ve Alenet de Ribemont-Fransa kararı, 10 Şubat 1995, seri: A no: 308, § 47). Mevcut başvuruda, iş alanında bir itilaf sözkonusu olduğundan özel bir itina göstermek gerekir (Sözü edilen Ruotolo, kararı s. 39, § 17).

Bu nedenle, AİHS?nin 6 § 1. maddesi bu bakımdan ihlal edilmiştir.

B. Yargılamanın adilliği hakkında

Başvuran, aynı zamanda yargılamanın hakkaniyete uygun olmadığından şikayetçi olmaktadır.

AİHM, başvuranın iç hukuktaki mahkemelerin yapmış olduğu şikayetin gerekçelerini dikkate almadan verdikleri karara itiraz ettiğini hatırlatmaktadır. AİHM, her şeyden önce ulusal yetkililere ve özellikle yargı organlarına iç hukuku yorumlama ve uygulama yükümlülüğünün düştüğünü hatırlatmaktadır (Bkz. Schenk-İsviçre kararı 12 Temmuz 1988, seri: A no:140, s. 29, § 45).

Bu bağlamda, AİHM ulusal yargının başvuranın davasını rahatça dile getirme imkânının bulunduğu yargı sürecinin sonunda kararını verdiğini hatırlatmaktadır. Başvuranın İş Mahkemesi?nin almış olduğu karardan memnun olmaması AİHS?nin 6 § 1. maddesinin ihlali için yeterli değildir. Bu şartlarda, dava dosyasının incelenmesinden görüldüğü üzere izlenen sürecin bütünü bakımından AİHS?nin 6 § 1. maddesinin ihlal edildiğine dair hiçbir sonuç çıkmamaktadır (Bkz. diğerleri arasında Dambreville-Fransa kararı, no: 51866/99, 13 Mayıs 2001).

Bu şikayetin dayanaktan yoksun olması nedeniyle AİHS?nin 35 §§ 3. ve 4. maddeleri bakımından reddedilmesi gerekmektedir.

II. AİHS?NİN 41. MADDESİ?NİN UYGULANMASI

A. Tazminat

Başvuran, uğradığı maddi ve manevi zarar için 50.000.000.000 TL. talep etmektedir.

Hükümet, bu miktara karşı çıkmaktadır.

AİHM, mevcut davada sadece yargı sürecinin uzunluğu nedeniyle AİHS?nin 6. maddesinin ihlal edildiğini hatırlatmaktadır. Yalnızca bu ihlalden kaynaklanan zararlar sonucu itibariyle tazmin edilir.

AİHM, yargı sürecinin uzunluğunun «makul süreyi» aşması ile başvuranın manevi zararının giderilmesi için bir tazminatın ödenmesini haklı çıkardığına itibar etmektedir.

AİHS?nin 41. maddesinde yer aldığı şekliyle hakkaniyete uygun olarak başvurana 3.000 Euro ödenmesi kararlaştırılmıştır.

B. Masraf ve harcamalar

Başvuran, AİHM nezdinde yapmış olduğu masraf ve harcamalar için 295.400.000 TL. talep etmektedir.

Mahkemenin bu yöndeki yerleşik içtihadına göre bir başvuran yapmış olduğu masraf ve harcamaların gerçekliğini ve gerekliliğini makul oranlarda ortaya koyduğu ölçüde bu yönde bir tazminat elde edebilir. Mevcut durumda sunulan deliller ve görüşler ışığında AİHM, talep edilen miktarın bütünü üzerinde uzlaşmak gerektiği kanısındadır.

C. Gecikme Faizi

AİHM, Avrupa Merkez Bankası?nın marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı faiz oranına 3 puanlık bir artışın ekleneceğini belirtmektedir.

BU GEREKÇELERE DAYALI OLARAK, MAHKEME, OYBİRLİĞİYLE,

1. Yargı sürecinin uzunluğuna dair şikayetin kabuledilebilir, bunun dışındakilerin kabuledilemez olduğuna;

2. AİHS?nin 6 § 1. maddesinin ihlal edildiğine;

3. a) AİHS?nin 44 § 2. maddesi gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, miktara yansıtılabilecek her türlü vergiden muaf, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden Y.T.L.?ye çevrilmek suretiyle, Savunmacı Hükümetin başvurana;

i. manevi zarar için 3.000 (üç bin) Euro;
ii. masraf ve harcamalar için 180 (yüz seksen) Euro ödemesine;
iii. belirtilen miktarların her türlü vergiden muaf tutulmasına;

b) Sözkonusu sürenin bittiği tarihten itibaren ve ödemenin yapılmasına kadar, Avrupa Merkez Bankasının o dönem için geçerli faizinin üç puan fazlasına eşit oranda basit faizin uygulanmasına;

4. Adil tazmine ilişkin diğer taleplerin reddine;


KARAR VERMİŞTİR.

İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AİHM?nin iç tüzüğünün 77 §§ 2. ve 3. maddelerine uygun olarak 22 Eylül 2005 tarihinde yazıyla bildirilmiştir.









 

SIK SORULANLAR
BİLGİ EDİNME
TÜKETİCİ KÖŞESİ
ÜCRETSİZ AVUKATLIK
HUKUK EĞİTİMİ
 
Üyelik işlemleri
 
K.Adı
Parola
            
      Şifremi Unuttum
      Üye Ol
Hukuk Arama Motoru
Hukuk Anketi
Reklam Alanı







Zirve100