Banner

MEVZUAT
AVUKATLIK HUKUKU
MAKALELER
HUKUK HABERLERİ
FAYDALI BİLGİLER
İÇTİHATLAR
DİLEKÇE-FORM
ADLİ REHBER
İNSAN HAKLARI
HUKUK SÖZLÜĞÜ
DAVA TÜRLERİ
HUKUKİ BELGELER
 
Reklam Alanı

Host - Sponsor





   ERTAŞ AYDIN VE DİĞERLERİ/Türkiye Davası

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı


ERTAŞ AYDIN VE DİĞERLERİ/Türkiye Davası*


Başvuru no: 43672/98
Strazburg
20 Eylül 2005


OLAYLAR

Başvuranlar Bedriye Ertaş Aydın, Sevgi Bingöm Zengin, Hafize Sidar Altındağ Kahraman ve Yüksel Tekin, Kürt kökenli olup sırasıyla 1969, 1966, 1963 ve 1972 doğumlu olup Yozgat, Zonguldak, Bartın ve Tokat?ta ikamet etmektedirler.

1. Bedriye Ertaş Aydın

Başvuran 1988 yılında Diyarbakır Devlet Hastanesi?nde hemşire olarak çalışmaktaydı.

1993 yılında Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası?na (SES) üye olmuştur.

1996 yılında bu sendikanın Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmiştir.

20 Mart 1998 tarihli kararla, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği?nin talebi ve 285 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname?nin 4 (g) maddesi gereğince Yozgat iline tayin edilmiştir.

2. Sevgi Bingöm Zengin

Başvuran 1987 yılında Siirt Devlet Hastanesi?nde laboratuar teknik personeli olarak görev yapmaktaydı. 1989 tarihinde isteği üzerine Diyarbakır?a tayin edilmiştir.

1991 yılında başvuran SES?e üye olmuştur.

1993 yılında bir öğretmenle evli olduğu halde Amasya?ya tayin edilmiştir. 1994 yılında yetkili makamlardan defalarca talep etmesinin ardından Diyarbakır?a tayin edilmiştir.

1996 yılında SES?in Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmiştir.

Mayıs 1998 tarihinde, OHAL Bölge Valiliği?nin talebi ve 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname?nin 4 (g) maddesine dayanarak Zonguldak iline tayin edilmiştir.

3. Hafize Sidar Altındağ Kahraman

Başvuran 1988 yılında Diyarbakır Devlet Hastanesi?nde laboratuar teknik personeli olarak görev yapmaktaydı.


* Dışişleri Bakanlığı Çok taraflı Siyasî İşler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe?ye çevrilmiş olup, gayrıresmî tercümedir.
11 Ocak 1991 tarihinde SES?e üye olmuştur.

Başvuran sendikal faaliyetlerinden dolayı 1992 yılında, kendisinin ve eşinin Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü?nde on yedi gün boyunca gözaltında tutulduklarını ve ardından haklarında herhangi bir işlem yapılmadan serbest bırakıldıklarını iddia etmektedir.

Aralık 1992?de başvuran Tokat iline, bundan sekiz ay sonra ise Şanlıurfa?ya tayin edilmiştir.

Eylül 1997?de başvuran kendi isteği üzerine Diyarbakır?a tayin olmuştur.

Nisan 1998 tarihinde, OHAL Bölge Valiliği?nin talebi ve 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname?nin 4 (g) maddesine dayanarak Bartın iline tayin edilmiştir.

4. Yüksel Tekin

1992 tarihinde başvuran Diyarbakır Devlet Hastanesi?nde ebe olarak çalışmaktaydı. Aynı yıl SES?e üye olmuştur.

1996 yılında iki ayrı görevle bu sendikanın Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmiştir.

1997 yılında başvuran Dicle Üniversitesi?nde ( Diyarbakır) Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü?nde derslere devam etmiştir. Tayin edilmesi nedeniyle üniversite eğitimini bırakmak zorunda kalmıştır.

15 Ocak 1998 tarihinde, OHAL Bölge Valiliği?nin talebi ve 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname?nin 4 (g) maddesine dayanarak Tokat iline tayin edilmiştir.

HUKUK AÇISINDAN

I. HÜKÜMET?İN İTİRAZI HAKKINDA

Hükümet iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle başvurunun kabuledilemeyeceği itirazını yöneltmektedir. Hükümet, başvuranlar tarafından sunulan Diyarbakır İdare Mahkemesi?nin 25 Eylül 1997 tarihli kararına gönderme yaparak başvuranların bu karar karşısında temyiz için başvurmadıklarını ve bu kararın iç hukukta ulusal makamlar tarafından verilen son karar olarak sunulamayacağını belirtmektedir.

Hükümet başvuranların tayininin 657 sayılı Kanunun 72. ve 76. maddelerine dayandığını ve ilgili kişilerin şikâyetlerini iç hukuk mercileri önünde dile getirmediklerini savunmaktadır.

Başvuranlar Hükümet?in iddialarına karşı çıkmaktadır ve 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname?nin 7. maddesine göre haklarında verilen tayin kararlarına karşı iç hukukta itiraz yollarına sahip olmadıklarını iddia etmektedirler.

AİHM bu itirazın başvuranların AİHS?nin 11. ve 13. maddelerine uyarınca yapmış oldukları şikayetlere sıkı sıkıya bağlı olduğu tespitinde bulunmaktadır. AİHM kabuledilebilirliğine ilişkin kararında şikayeti esasa birleştirmeye karar verdiğini hatırlatmaktadır.
II. AİHS?NİN 11. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA

Başvuranlar tayin kararlarının dernek kurma özgürlüklerine karşı bir saldırı niteliğinde olduğunu, Kürt kökenli olmalarından ve siyasi görüşlerinden dolayı bu kararların alındığını iddia etmektedirler.

Başvuranlar AİHM?ye sundukları 1991/2000 dönemine ait tabloya gönderme yaparak, elli sekiz kişinin sürüldüğünü ve bazılarının gözaltına alındığını ya da kaybolduklarını ileri sürmektedirler. Bedriye Ertaş Aydın, AİHM?ne eşinin kaybolmasına ilişkin 25660/94 numaralı başvuru dilekçesi sunduğunu belirtmektedir. Başvuranlar aynı zamanda sendikal faaliyetlerinden dolayı disiplin müeyyidesine tabi tutulan memurların listesini de sunmaktadırlar.

Başvuranlar, sendika üyesi memurların tayinlerinin aleyhlerine yapıldığını ve faaliyetlerini izlemelerini imkansız kılmak amacıyla sendikalarının şubelerinin olmadığı şehirlere tayin edildiklerini iddia etmektedirler.

Hükümet AİHS?nin 11. maddesinin bir sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkını içerdiğininin altını çizmektedir ve başvuranların sendika üyesi oldukları gözönüne alınırsa bu hakkın ihlal edilmediğini belirtmektedir. Bir sendika üyesi olmak, kamu çalışanlarının atamalarında engel teşkil etmemektedir. Bunun dışında başvuranlar tayin oldukları şehirlerde aynı sendikaya üye olmaya devam edebilirler. Hükümet AİHM?ye, Yüksel Tekin?in 26 Kasım 2001 tarihinde Ankara şubesi üyesi olduğu SES?in, 73 ilde faaliyet gösterdiğini ve ilgili kişilerin sendikal faaliyetlerini engelleyici hiçbir unsur bulunmadığını belirten bir liste sunmaktadır.

Hükümet, başvuranların AİHS?nin 14. maddesine ilişkin, dayanaktan yoksun bulduğu şikayetlerini, kesin olarak reddetmektedir. Her memur tayin olabilir. Ayrıca başvuranların tayinleri Kürt kökenli olmalarından, siyasi düşüncelerinden ya da bir sendikaya üye olmalarından dolayı olmamıştır.

AİHM, AİHS?nin 11§1 maddesinin sendika kurma özgürlüğünü, dernek kurma özgürlüğünün özel bir şekli veya yönü olarak gösterdiğini hatırlatmaktadır; bu madde sendika üyelerine devlet tarafından farklı bir muamele ve üyelerinin tayin olmaması gibi bir uygulama sağlamadığını ifade etmektedir (Bkz. Belçika Polisi Ulusal Sendikası- Belçika, 27 Ekim 1975, A serisi no: 19, s. 17, § 38).

AİHM, kişisel başvuru sonucunda açılan davada, mümkün olduğu kadar genel metnin dışına çıkmadan, kendisine başvurulan somut olayla dile getirilen sorunları incelemekle yetinmek gerektiğini belirtmektedir (Bkz., diğerleri arasında, Guzzardi-İtalya, 6 Kasım 1980 tarihli karar, A serisi no:39, s. 31-32, § 88, ve Young, James ve Webster-İngiltere, 13 Ağustos 1981 tarihli karar, A serisi no:44,§ 52). Bundan dolayı tayin kararının olduğu şekliyle uygunluğunu AİHS bakımından takdir etme hakkı düşmemektedir. AİHM?nin amacı AİHS?nin 11. maddesinde belirtilen, başvuranların sendikal faaliyetlerde bulunma hakkına ilişkin böylesi bir kararın sonuçlarını incelemektir.

AİHM 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4 (g) maddesine dayanarak, başvuranların OHAL Bölge Valisi tarafından aleyhlerine alınan tayin kararlarının 11. maddenin hükümlerini tanımadığından şikayetçi olduklarını belirtmektedir. Daha sonra bu kararların kanun tarafından öngörüldüğünü gözlemlemektedir. Ayrıca başvuranların konumlarının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu?nda belirtilmiş olduğu konusuna itiraz edilmemektedir.

Bu durumda AİHM ilgili kişilerin konumlarının, ilke olarak kamu hizmetinin ihtiyaçlarına göre başka bir şehre ya da başka bir göreve tayin edilebilme olasılığını öngörmekte olduğunu tespit etmektedir. Bu bakımdan sözkonusu tayin kararları ilke olarak ilgili kişilerin bir sendikaya katılma, sendika ve dernek kurma özgürlüğünü kullanma ya da bu haklardan faydalanma haklarına yönelik bir engel ya da sınırlama teşkil etmemektedir. Sendika ve dernek kurulmasına ilişkin bireysel özgürlükleri konusunda ise, dava konusu kararlara rağmen sendikalarına üyeliklerinin devam ettiği göz önüne alınırsa bu haklarından faydalanmışlardır (Bkz. örneğin, Schmidt veDahlström- İsveç, 6 Şubat 1976 tarihli karar, A serisi no: 21).

AİHM, takdirine sunulan unsurlardan hareketle, başvuranların sözkonusu kararların AİHS?nin 11. maddesinin yer verdiği şekliyle toplantı ve dernek kurma özgürlüğüne ilişkin haklarının özünü ilgilendiren yaptırım veya ihlali oluşturduğunu yeteri kadar ikna edici şekilde desteklemediklerini gözlemlemektedir. Ayrıca başvuranların yeni görevlerinde ya da tayin yerlerinde sendikal faaliyetlerde bulunmalarının engellenebileceği konusunda da ikna olmamıştır.

Her ne kadar tayin kararları başvuranlar tarafından, ulusal makamların sendikal faaliyetlerde bulunma haklarına bir müdahalesi olarak değerlendirilse de, AİHM bu tedbirlerin Devletin kamu hizmetinin en iyi şekilde yönetilmesi çerçevesinde değerlendirildiği görüşündedir. Ulusal makamlar ilgili kişilerin başka bir bölgeye ya da başka bir şehre tayin kararlarını verirken takdir hakları çerçevesinde hareket etmişlerdir. Başvuranların tayinlerine bağlı zararın dışındaki diğer zararları makamların başvuranlara vermediği, öyle ki kamu hizmetinin en iyi şekilde idare edilmesi ve başvuranların sendikal faaliyetlerde bulunma hakkı gibi mevcut farklı çıkarlar arasında dengeyi sağladıkları sonucu çıkmaktadır.

Bu nedenle, işbu davanın koşullarının tümü ışığında AİHM başvuranların aleyhlerine alınan tayin kararlarının sendikal faaliyetlerde bulunulmasına yönelik herhangi bir müdahale teşkil ettiğini ispat etmediklerini tespit etmiştir.

Sonuç olarak AİHS?nin 11. maddesi ihlal edilmemiştir.

III. AİHS?NİN 13. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA

Başvuranlar OHAL Bölge Valisi tarafından aleyhlerine alınan kararlara itiraz edilebilecek bir başvuru yolunun bulunmamasından dolayı şikayet etmektedirler. AİHS?nin 13.maddesine gönderme yapmaktadırlar.

Başvuranlar OHAL Bölge Valisi?nin kararıyla tayin olan iki memurun iptale ilişkin başvurularına gönderme yapmaktadırlar, bu başvuru 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname?nin 7. maddesine dayanarak reddedilmiştir. Başvuranlar sonuç itibariyle ulusal makamlar nezdinde sözkonusu kararlar karşısında etkili başvuru yolunun mevcut olmadığını iddia etmektedirler.

Mahkemenin bu yöndeki yerleşik içtihadına göndermede bulunan Hükümet başvuranların itirazlarının ?salt?, ?ekonomik gerekçelere? dayalı hakları içermediğini fakat atama işlemlerinin yasanın uygulanması ve Devletin takdir yetkisini kullanması yönünde olduğunu savunmaktadır. Başvuranların yapmış oldukları şikayetler Sözleşmenin güvence altına aldığı haklar alanına girmemektedir. Başvuranlar devlet memuru olmayı kabul ederek, kamu görevlilerinin tabi olduğu 657 sayılı Kanun uyarınca atanabileceklerini biliyorlardı. Devlet memurları da idarenin eylemlerine karşı diğer vatandaşlar gibi koruma altındadırlar. İdarenin bu hakları tanımaması durumunda hukuki başvuru yolları mevcuttur. Anayasa ayrıca idarenin eylemlerinin ve almış olduğu önlemlerin hukuki denetime tabi tutulmasını öngörmektedir.

AİHM, AİHS?de yer alan hak ve özgürlükler iç hukukta ne şekilde tanınmış olursa olsun, Sözleşme?nin 13. maddesinin, bu hak ve özgürlüklerden iç hukukta yararlanılmasını sağlayacak yolların varlığını güvence altına aldığını hatırlatır. Dolayısıyla sözkonusu hüküm, AİHS?ye dayalı ?savunulabilir bir şikayetin? içeriğinin incelenmesini ve uygun bir telafinin sunulmasını sağlayacak bir iç hukuk yolunu zorunlu kılmaktadır (Bkz, diğerleri arasında, Kulda-Polonya [GC], no: 30210/96, § 157, CEDH 200-XI).

Sözleşmeci devletlere yüklenen AİHS?nin 13. maddesinden doğan yükümlülüğün kapsamı, başvuranın yaptığı şikayetin niteliğine bağlı olarak değişmektedir. Bununla birlikte 13. maddenin gerektirdiği başvuru yolu hukuken olduğu kadar uygulamada da ?etkili? olmalıdır ( Bkz, örneğin, İlhan-Türkiye [GC], no:22277/93, § 97, CEDH 2000-VII). Bir ?başvuru? nun 13. madde kapsamında ?etkili? olup olmadığı başvuranın lehine bir sonuç çıkıp çıkmayacağına bağlı değildir. Bununla birlikte sözkonusu hükmün bahsettiği Mahkemenin adli bir kurum olması gerekmemektedir. Ancak, kendisine yapılan başvurunun etkililiğini değerlendirmek için sahip olduğu yetkileri ve verdiği güvenceleri de gözönünde bulundurmak gerekir. Diğer yandan iç hukukun sağladığı başvuru yollarının tümü, içlerinden hiçbiri kendi başına hepsine cevap vermese de 13. maddenin gerekliliklerini yerine getirebilmektedir ( Bkz. diğerleri arasında, Silver ve diğerleri-Birleşik Krallık 25 mart 1983 tarihli karar, A serisi no: 61, s. 42, § 113, ve Chahal-Birleşik Krallık, 15 Kasım 1996 tarihli karar, Derleme 1996-V, s.1869?1870, § 145).

Bu durumda AİHM dosyadaki verilerin başvuranların dernek kurma ve toplantı özgürlüğüne ilişkin haklarının ihlal edildiğine dair karar verilmesi için sebep teşkil etmediğini düşünmektedir. Bu durum, 11. maddeye ilişkin şikayetin savunulabilirliğine engel değildir (Boyle ve Rice-Birleşik Krallık, 27 Nisan 1988 tarihli karar, A serisi no:131, s.23.§ 52). AİHM?nin esas hakkında vardığı sonuç bir ulusal mahkeme önünde etkili bir başvuru zorunluluğunu geçersiz kılmamaktadır.

AİHM, OHAL Bölge Valisi?ne tayin konusunda geniş ayrıcalıklar tanıyan 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4 (g) maddesine dayanarak, Valinin kamu sektörü personelinin başka bir bölgeye tayinini isteyebileceğini hatırlatmaktadır. Buna benzer ölçüsüz olarak değerlendirilebilecek ayrıcalıklar karşısında, başvuranların tayini konusunda adli denetim yoksunluğunun, muhtemel suiistimalleri engellemek veya bu şekilde alınan kararların sadece meşruluğunu denetlemeyi sağlamak için yeterli teminatları sunmadığını tespit etmek gerekir. AİHM, daha önce, OHAL Bölge Valisi?ne yetki veren hükümleri kadar bu mevzuatın uygulanmasının da adli denetime tabi olmadığını vurgulama olanağı bulmuştur (Bkz. İç Hukukun ilgili bölümleri, özellikle, §§ 34 ve 36 ve Çetin ve diğerleri, adı geçen, § 61). Sonuç itibariyle, OHAL Bölge Valisi?nin işlediği fiiller için yapılan adli başvurular, 13. maddenin amaçlarına uygun olarak ?etkililik? kriterini yerine getirmemektedir, zira istenilen başvuru ne hukuki olarak ne de uygulamada ?etkili? değildir (Bkz. diğerleri arasında mutatis mutandis, sözüedilen Güneri ve diğerleri, § 88, sözüedilen Çetin ve diğerleri, § 66 ve sözüedilen Doğan ve diğerleri, § 110 ve 164).
O halde başvuranların iç hukuk yollarını tüketmek zorunluluğundan bağışık tutuldukları düşünülebilir. Bu nedenle AİHM Hükümetin itirazını kabul etmemektedir.

Sonuç olarak AİHM, OHAL Bölge Valisi tarafından başvuranların aleyhlerine alınan tayin kararlarına karşı ulusal mahkemeler önünde itiraz olanağı sağlayan bir iç hukuk yolunun bulunmayışından dolayı 13. maddenin ihlal edildiği kararına varmıştır.

IV. AİHS?NİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI HAKKINDA

A. Tazminat, masraf ve harcamalar

Başvuranlar Sevgi Bingöm Zengin, Hafize Sidar Altındağ Kahraman ve Bedriye Ertaş Aydın masraf ve harcamalar dahil, manevi tazminat için 8.000 Euro (sekiz bin) talep etmektedirler.

Yüksel Tekin masraf ve harcamalar dahil, manevi tazminat için 5.000 Euro (beş bin) talep etmektedir.

AİHM, OHAL Bölge Valisi tarafından aleyhlerine alınan tayin kararlarına itiraz edilmesini sağlayacak ulusal mahkeme önünde bir iç hukuk yolunun bulunmayışından dolayı başvuranların manevi zarara uğradıklarını düşünmektedir. Bu nedenle başvuranlardan her birine 500 Euro (beş yüz) ödenmesini uygun görmektedir.

AİHM, başvuranların AİHS?nin ilgili mercileri nezdinde yapılan masraflara ilişkin hiçbir fatura sunmadıklarını tespit etmektedir. Bununla birlikte AİHM önünde bir avukat tarafından temsil edilen başvuranların buna bağlı olarak bir takım masraflar yapmak zorunda olduklarını düşünmektedir. ( I.R.S. ve diğerleri- Türkiye ( adil tazmin), no:26338/95, § 32, 31 Mayıs 2005) İşbu davanın koşulları dikkate alındığında başvuranlara toplu olarak 2.000 Euro (iki bin) ödenmesinin uygun olacağını düşünmektedir.

B. Gecikme Faizi

AİHM, Avrupa Merkez Bankası?nın marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı faiz oranına üç puanlık bir artışın ekleneceğini belirtmektedir.

BU GEREKCELERE DAYALI OLARAK AİHM OYBİRLİĞİYLE

1. Hükümetin itirazını reddetmeye;

2. AİHS?nin 11. maddesinin ihlal edilmediğine;

3. AİHS?nin 13. maddesinin ihlal edildiğine;

4. a) AİHS?nin 44 § 2 maddesi gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden TL?ye çevrilmek üzere Savunmacı Hükümet?in başvuranlara,

i. manevi tazminat için başvuranların her birine 500 Euro (beş yüz) ödenmesine;
ii. masraf ve harcamalar için başvuranlara toplu olarak 2.000 Euro (iki bin) ödenmesine;
iii. yukarıdaki miktarların her türlü vergiden muaf tutulmasına;

b) Sözkonusu sürenin bittiği tarihten itibaren ve ödemenin yapılmasına kadar, Hükümetin, Avrupa Merkez Bankasının o dönem için geçerli faizinin üç puan fazlasına eşit oranda faiz uygulamasına;

5. Adil tazmine ilişkin diğer taleplerin reddine;

karar vermiştir.

İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AİHM?nin iç tüzüğünün 77§§ 2 ve 3 maddesine uygun olarak 20 Eylül 2005 tarihinde yazıyla bildirilmiştir.

Mevcut karar ekinde AİHS?nin 45§ 2 ve iç tüzüğünün 74§ 2 maddelerine uygun olarak Sn. Cabral Barreto?nun ayrık oy görüşü yer almaktadır.



 

SIK SORULANLAR
BİLGİ EDİNME
TÜKETİCİ KÖŞESİ
ÜCRETSİZ AVUKATLIK
HUKUK EĞİTİMİ
 
Üyelik işlemleri
 
K.Adı
Parola
            
      Şifremi Unuttum
      Üye Ol
Hukuk Arama Motoru
Hukuk Anketi
Reklam Alanı







Zirve100