Film Korsanlığı ve İnternet
İlk olarak askeri amaçlarla oluşturulan ve daha sonra da akademik amaçlar için kullanılan İnternet?in bugün ortaya çıkarabileceği sorunların büyük bir kısmı İnternet?in erken dönemlerinde yaratıcıları tarafından öngörülememişti. İnternet teknolojilerindeki büyük gelişme kendisini hukuk alanında ciddi problemler olarak gösterdi. Bugün İnternet?in sebep olduğu hukuki problemlerin en başında telif hakları ihlalleri gelmektedir. Bu ihlallerden en fazla etkilenen endüstriler ise müzik ve film endüstrileridir. ?Peer-to-peer? dosya değiş tokuş araçlarının gelişimiyle birlikte bu endüstrinin ürünleri olan müzik ve filmler tüm dünya çapında bu araçları kullanan kişiler arasında yasal olmayan bir şekilde paylaşımlaya başlanmıştır. Bu durum halen devam etmektedir. Bu araçlardan en meşhuru ve İnternet üzerinden telif hakları ihlallerinin gündeme gelmesine sebep olanı Napster?dır. Napster ile müzik eserleri tüm dünyaya yasal olmayan bir şekilde yayılmış ve bunun sonucunda özellikle ?Mettallica? isimli müzik grubu üyelerinin ve onların kayıt şirketlerinin çabaları sonucu Napster?a karşı dava açılmış ve Napster?ın faaliyetlerine son verilmiştir.
Bugün aynı sorunla karşı karşıya olan diğer bir endüstri de film endüstrisidir. Napster benzeri peer-to-peer araçlarından olan KazaA, Gnutella, Morpheus gibi araçlarla filmler yine yasal olmayan biçimde dünya çapına yayılmıştır. Bu paylaşım araçlarından başka film endüstrisi başka problemlerle de karşılaşmıştır. DVD filmlerinin şifrelerini kıran cracker?lar bu filmleri web sitelerinden sunmuşlar veya pazarlamışlardır. Yeni gelişen DivX teknolojisi ile filmlerin dosya boyutunun küçültülmesi ama buna karşın görüntü kalitesinin korunması sağlanarak filmler yine İnternet üzerinden dağıtılmış veya pazarlanmıştır. Bir diğer problem ise paralel ithalat meselesidir. Paralel ithalat kimi ülke mevzuatlarınca serbest bırakılmışken kimi ülke mevzuatlarınca yasaklanmış veya düzenlemesiz bırakılmıştır. Film şirketlerinin münhasır dağıtım anlaşmalarını ihlal eden bu paralel ithalat meselesi de yine İnternet?teki satış siteleri sebebi ile film endüstrisinin karşısına bir problem olarak çıkmıştır.
Bunlardan başka ICQ veya IRC gibi eş zamanlı sohbet programları, web siteleri, FTP gibi yollarla filmler internet üzerinden pazarlanmaktadır.
Aşağıda internet üzerinden/aracılığıyla film korsanlığının çeşitli boyutlarına ve bunlara karşı yapılanlara önce ABD sonra da Türkiye uygulaması açısından göz atacağız.
ABD hem İnternet?in hem de film endüstrisinin ana vatanı olarak kabul edilmektedir. Bugün en fazla host sayısına ve en fazla internet kullanıcısı nüfusuna sahiptir. Yine film endüstrisi ABD ekonomisinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz doysa değiş-tokuş araçlarının yoğun biçimde kullanılması, DVD şifrelerinin kırılması sebebiyle film endüstrisinin ciddi gelir kayıplarına uğraması üzerine bu değiş-tokuş ortamını sağlayan şirketlere, DVD şifrelerini kıran cracker?lara, kablo yayını yapan televizyon şirketlerinin yayınlarını bazı teknik araçlarla elde edip İnternet sitelerinde yayınlayanlara karşı çeşitli davalar açılmıştır. Şimdi bu davalara bir göz atalım;
a. KazaA-Film ve Müzik Şirketleri Davası:
2 Ekim 2001 tarihinde bazı film ve müzik şirketleri tarafından; MusicCity.com, Inc. ve MusicCity Networks, Inc. (Morpheus servisini işletenler), Grokster, LTD, ve Consumer Empowerment BV (ayrıca FastTrack olarak bilinir ve KaZaA servisini işletir) şirketlerine karşı ABD telif hakları yasasına dayanılarak dava açılmıştır. Dava dilekçesine göre film ve müzik eseri sahipleri olan davacılar, basın tarafından ?Napster sonrası? olarak adlandırılan değiş tokuş sitelerini işlettikleri ve davacılara ait eserlerin yasal olmayan dağıtımını ve çoğaltımını yaptıkları için telif hakları yasasını ihlal ettiklerini ileri sürmüşlerdir. Ayrıca davacılar, davalıların sundukları bu servisler ile 21. yüzyıl korsanlığına bir sığınma alanı yarattıklarını ifade etmiştirler.
Bu davada davalılar tarafından KazaA?nın Avustralya?da kurulu Sharman Network tarafından işletildiği bu sebeple Kaliforniya mahkemelerinin yetkili olmadığı iddiası nedeniyle yargı yetkisinin olmadığı ileri sürülmüştür. Davanın hakimi davalıların bu itirazlarını reddetmiştir.
b. Scour Inc. ? Film ve Müzik Şirketleri Davası:
20 Temmuz 2000 tarihinde bazı film ve müzik şirketleri tarafından Scour Inc. aleyhine telif haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle dava açılmıştır. Davacılar, davalının bir dosya paylaşım hizmeti sunduğunu ve kullanıcılarını davacıların ürünlerini -hiçbir izin alınmakzısın- kopyalamak için teşvik ettiğini ve cesaretlendirdiğini iddia etmişlerdir.
c. Replay Tv. Inc.,SONICblue Inc. ? Film Şirketleri Davası :
Bu davada davacılar, davalının ReplayTv 4000 isimli bir aracı müşterilerine ?ilk dijital ağ DVR?ı ? dijital video kaydedicisi? olarak tanıtmış ve kendi sunucularındaki davacılara ait toplam 320 saatlik filmleri bu araç yardımıyla internet üzerinden müşterilerine dağıtmıştır. Davacılar davalıyı Telif Hakları Yasasını, İletişim Yasasını ve haksız rekabet hükümlerini ihlal etmekle suçlamışlardır.
d. RecordTv.com, David Simon ? Film Şirketleri Davası :
15 Haziran 2000 tarihinde bazı film şirketleri, davalılar aleyhine Telif Hakları Yasası?nı, Marka Yasası?nı, haksız rekabet hükümlerini ve Kablo İletişimi Yasası?nı ihlal ettikleri iddiasıyla dava açmışlardır. Davacılar, davalıların kendi kablo tv şirketinden yayınları aldıktan sonra bunların birer kopyasını çıkararak web sitesinden müşterilerine yayınladıklarını iddia etmişlerdir. Bu dava tarafların uzlaşması ile son bulmuştur.
e. icraveTV ? Film veTelevizyon Şirketleri Davası :
Bazı film şirketleri tarafından, icraveTV, TVRadio Now Corp. ve William R. Craig aleyhine Telif Hakları Yasası?nı ve haksız rekabet hükümlerini ihlal ettikleri iddiasıya dava açılmıştır. İddiaya göre bir Kanada şirketi olan davalı, web sitesi üzerinden ?streaming? yoluyla ABD?deki 17 televizyon şirketinin yayınlarını web sitesini ziyaret edenlere, bu yayınlarla eş zamanlı olarak izlettirmiştir. Bu dava da tarafların uzlaşması ve davalının web sitesini kapatmasıyla sonuçlanmıştır.
f. Film88.com ? Film Şirketleri Davası :
9 Temmuz 2002 tarihinde bazı film şirketleri tarafından, davalılar Mastersurf Inc., Film88.com ve Universal Corp. Ltd. aleyhine Telif Hakları Yasası?nı ihlal ettikleri gerekçesi ile dava açılmıştır. İddiaya göre davalılar kendi web sunucularından davacılara ait filmleri müşterilerine izlettirmişlerdir.
g. DVD ? DeCSS Davası :
14 Ocak 2000 tarihinde bazı film şirketleri tarafından davalılar Shawn C. Reimerdes, Eric Corley ve Roman Kazan aleyhine DVD?lerin telif hakları koruma sistemlerini kırdıkları iddiasıyla dava açılmıştır. İddiaya göre davalılar tüm telif hakları davacılara ait olan DVD filmlerini telif hakları ihlallerine karşı korumak için kullanılan ?Contents Scramble System-CSS? sistemini, ilk kez Norveçli küçük bir hacker grubunun bulduğu ?Descrambling of CSS- DeCSS? yöntemiyle kırarak bu DVD?lerin kopyalarını yapmışlardır. Mahkeme olaya ?Dijital Milenyum Telif Hakları Yasası-DMCA?nın uygulanacağına karar vermiş ve davayı kabul etmiştir. Davalıların yaptıkları temyiz başvuruları da incelenip reddedilmiştir. Bu karar film endüstrisinde büyük bir zafer olarak yorumlanmıştır.
Görüldüğü üzere ABD?de film korsanlığı ülkemizin aksine sokak tezgahlarında satılan VCD?lerden çok İnternet üzerinden yapılmaktadır. Gerçekten de Kuzey Amerika?da VCD formatında film görmek imkansız. Filmler sinemaların dışında daha çok video ve DVD formatında pazarlanmakta ya da kablo yayını yapan televizyonlarda yayınlanmaktadır. İnternet kullanımının da çok yaygın olduğunu düşünürsek ABD?de bu konuda birçok dava açılmasına şaşırmamak gerekir.
- Türkiye Uygulaması :
Türkiye?de 1980?li yıllarda evlerde film izlemek için kullanılan yegane araç video idi. O zamanlarda video kasetlerin kopyaları yapılıp el altından satılırdı. Daha sonra filmlerin CD?lerin üzerine kaydedilmesi ve bu filmleri izlemek için fiyatları düşük olan VCD oynatıcılarının geliştirilmesi ile birden video devri kapandı. Tabii o dönemde hiçbir film şirketi VCD formatında film çıkarmamıştı. Dolayısıyla piyasada satılan tüm filmler korsan adı verilen yasal olmayan yollar ile çoğaltılmış nüshalardı. 1997 yılından itibaren bu durum çok yoğunlaştı. Önceleri VCD?ler yurtdışından bavul ticareti ile getirildi. Ama gümrüklerin ve film şirketlerinin çabaları sonucu bu yolun önü kesildi. Bu sefer korsanlar iç piyasada üretime geçtiler. İç piyasada da bu üretime önemli darbeler vuruldu. Bu mücadele bugün de devam etmektedir. İnternetle ilgili sorunlar ise ABD?ye göre daha geç bir dönemde ve daha az yoğunlukla başladı. Türkiye?de de peer-to-peer araçlarının kullanımı ile filmler İnternet üzerinden yayılmaya başlandı. Ard arda çeşitli web siteleri açıldı. Fakat Türkiye?deki asıl sorun DivX teknolojisinin gelişimi ile başladı. DivX yeni bir sıkıştırma formatıdır. Hacker?lar Microsoft?un özel MPEG4 video sıkıştırma sistemini tersine mühendislik yöntemiyle çözerek bunu dijital videonun MP3?ü haline getirdiler. Bu sayede birden çok film bir CD?nin içine sığdırılabilmekte, İnternet üzerinden aktarımı kolaylaşmakta ve görüntü kalitesi kaybolmamaktadır. DivX?in hızlı gelişimi ile birlikte DivX satan birçok web sitesi faaliyete geçmiş, birçok DivX haber grubu kurulmuş,ayrıca ICQ ve IRC üzerinden satışı yapılmaya başlanmıştır. Bütün bunlar üzerine bu web sitelerine ve haber gruplarına film şirketleri tarafından uyarı gönderilmiş ama bu uyarılar alaylarla ve hatta küfürlerle cevaplanmıştır. Ayrıca DivX satmanın suç olmadığı her yerde yayılmaya başlamıştır. Aslında bu sorun tüm telif hakları ihlallerinde yaygın biçimde kendini gösteriyor. Örneğin Mp3 dağıtan bir site bu Mp3?lerin indirildikten sonra 24 saat içinde silinmesi gerektiğini belirtiyorlar. Yine birçok insan telif hakları ihlallerinin belediye tarafından cezalandırılan ufak eylemler olduğunu düşünüyor. Tabii ki 5846 sayılı yasa karşısında bu durum geçerli değil. Cezalar gerçekten çok ağır, 4-6 yıl arası hapis 50 milyardan 150 milyara kadar para cezası öngörülüyor. Her ne kadar Yargıtay son bir kararı ile tezgahta bunları satanların değil bunları üretenlerin cezalandırılması gerektiğini söylediyse de bu karar İnternet üzerinden telif haklarına konu materyalleri yasal olmayan biçimde sunanları kapsamıyor.
DivX meselesinin büyümesi üzerine bunları satan birçok kişinin kimliği tespit edilmiş ve bunlara karşı hukuki işlemler başlatılmıştır. Kocaeli ilinde yapılan bir baskında yüzlerce DivX içeren CD ele geçirilmiştir. Baskın yapılan şahıs bu filmleri ICQ üzerinden takma bir adla pazarlamaktaydı ve kendisine çok kolay ulaşıldı. Bu durum bile yukarıda bahsettiğimiz telif hakları konusunda var olan cehaleti göstermektedir. Ayrıca birçok web sitesi sahibinin adları ve adresleri tespit edilmiş ve bu kişiler uyarılmıştır. Fakat tüm bunlarla başa çıkmak gerçekten çok zor. Çünkü artık bu işi yapanlara ulaşmak daha zor, yasal süreçleri işletmek çok zor. Konu biraz teknik olduğu için yargı bu konuda zorlanıyor ve hak sahiplerinin taleplerinin hızlı bir şekilde elde edilmesi gecikiyor. Şu anda, 5846 sayılı yasadaki değişiklik gereği kurulan fikri haklar komisyonları korsanlığın önüne geçmeye çalışıyor. Bu süreçte hak sahipleri biraz pasifize edilmiş durumdalar. Maalesef ülkemizde süreç sokaklarda tezgah kovalamakla işliyor. Şu ana kadar ABD?deki örneklere benzer bir dava da açılmış değil.
Bir diğer mesele ise paralel ithalat yoluyla filmlerin ülkemize getirilmesidir. Film şirketlerinin Türkiye?deki dağıtıcıları ile yaptıkları münhasır dağıtım sözleşmeleri gereği 1. bölge ve 2. bölge diye ayrılan DVD filmlerinden 1. bölgeye girenlerin ülkeye sokulmaları yasaktır. Bu konu yargıya da konu olmuştur. Dava aslında bir idari işlemin iptali olmasına rağmen ABD?de Motion Pictures Association nezdinde ve Türkiye?de de bazı hukukçularca paralel ithalatın münhasır dağıtım anlaşmaları sebebiyle yasak olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Bu davada ABD?deki bir firmadan DVD formatındaki filmleri satın alan bir firmanın Kültür Bakanlığı nezdinde yaptığı tescil başvurusu kabul edilmiş ve firmaya bandrol verilmiştir. Oysa asıl hak sahipleri ile ABD?deki firma arasında herhangibir sözleşme yoktur. Uzun bir dava sürecinden sonra mahkeme Kültür Bakanlığı?nın yaptığı idari işlemi iptal etmiştir. Bu davanın İnternetle bağlantısı şudur; Yapılan baskınlarda ele geçirilen 1. bölge DVD?lerin çoğu amazon.com, ebay.com gibi alışveriş sitelerinden sipariş verilerek Türkiye?ye getirilmişlerdir. Bu durum yukarıda belirttiğimiz mahkeme kararında da ortaya konulduğu gibi şirketlerin münhasır dağıtım anlaşmalarına aykırıdır, dolayısıyla bu filmlerin paralel ithalatı mümkün değildir.
Türkiye?de rastlanılan son bir durum ise yeni çıkan filmlerin İnternet üzerinden tanıtımlarında kullanılan resimlerinin veya afişlerinin alınarak ?sticker? tabir edilen hale yani VCD kapaklarının üzerine konulan resimli kağıtlar haline getirilmesidir. Bu tür eylemleri yapan çok sayıda kişiye de baskınlar yapılıp davalar açılmıştır. Bu davalar halen devam etmektedir.
3. Sonuç :
Görüldüğü üzere her geçen gün yeni bir İnternet teknolojisi gelişmekte ve telif hakları sahiplerinin haklarını korumaları günden güne güçleşmektedir. İnternetin sınır tanımayan karakteri ve uluslararası işbirliğinin henüz çok gelişmemiş olması, bu eylemlerin ülkelerin yargı sınırları dışında kalmasına sebep olmaktadır. Yine hukuki süreçlerin hızlı işlememesi bu eylemlerle mücadelede hak sahiplerini güç durumlara düşürmektedir. Müzik ve film endüstrilerinin şimdiki beklentileri hukuki yollar yanında teknik önlemlerin geliştirilmesidir. Bu konuda birkaç firma önemli çalışmalar yapmıştır ve yakın gelecekte filmler ve müzikler kopyalamaya karşı daha korumalı hale gelecektir. Ama DVD örneğinde olduğu gibi bu önlemleri aşmayı deneyecek veya aşacak kişiler de her zaman mevcut olacaktır.
Ülkemizde telif haklarının korunması ile ilgili sağlıklı bir idari ve yargı sürecinin henüz oturtulmadığını söyleyebiliriz. Hukuk uygulayıcıları tüm bu gelişmeler karşısında ve zaten ağır olan dava yükünün altında bu sorunları bilirkişilere havale ederek çözmeye çalışmaktadırlar. Her zaman tekrarladığımız gibi artık hukukçuların çağa ayak uydurabilmeleri için bu konularda özel olarak eğitilmelidiriler. Aynı zamanda emniyet güçlerine de bu konularda eğitim verilmelidir. Bazı düşüncelerle bugün tüm telif hakları kurallarının sadece yabancılara hizmet ettiğini düşünenler olabilir. Ama bu kişiler binlerce yetenekli Türk insanının da aynı eylemlerden etkilendiği göz ardı etmektedirler. Gençlik ve zeka potansiyeli bu kadar yüksek olan böyle bir ülkede gerçekten takdire değer çalışmalar yapılmakta ama zaten maddi açıdan desteklenmeyen bu yetenekli insanlar bir de haklarının korunmaması ile karşı karşıya kalınca ülke için çok büyük yararları olabilecekken küstürülmekte ve yıldırılmaktadır. Benim inancıma göre sağlıklı bir fikri haklar ve patent sistemi kurulup işletilirse Türkiye teknoloji alan değil teknoloji satan bir ülke olacaktır.
Av.Ali Osman Özdilek
08.04.2003, Montreal
Bugün aynı sorunla karşı karşıya olan diğer bir endüstri de film endüstrisidir. Napster benzeri peer-to-peer araçlarından olan KazaA, Gnutella, Morpheus gibi araçlarla filmler yine yasal olmayan biçimde dünya çapına yayılmıştır. Bu paylaşım araçlarından başka film endüstrisi başka problemlerle de karşılaşmıştır. DVD filmlerinin şifrelerini kıran cracker?lar bu filmleri web sitelerinden sunmuşlar veya pazarlamışlardır. Yeni gelişen DivX teknolojisi ile filmlerin dosya boyutunun küçültülmesi ama buna karşın görüntü kalitesinin korunması sağlanarak filmler yine İnternet üzerinden dağıtılmış veya pazarlanmıştır. Bir diğer problem ise paralel ithalat meselesidir. Paralel ithalat kimi ülke mevzuatlarınca serbest bırakılmışken kimi ülke mevzuatlarınca yasaklanmış veya düzenlemesiz bırakılmıştır. Film şirketlerinin münhasır dağıtım anlaşmalarını ihlal eden bu paralel ithalat meselesi de yine İnternet?teki satış siteleri sebebi ile film endüstrisinin karşısına bir problem olarak çıkmıştır.
Bunlardan başka ICQ veya IRC gibi eş zamanlı sohbet programları, web siteleri, FTP gibi yollarla filmler internet üzerinden pazarlanmaktadır.
Aşağıda internet üzerinden/aracılığıyla film korsanlığının çeşitli boyutlarına ve bunlara karşı yapılanlara önce ABD sonra da Türkiye uygulaması açısından göz atacağız.
- ABD Uygulaması
ABD hem İnternet?in hem de film endüstrisinin ana vatanı olarak kabul edilmektedir. Bugün en fazla host sayısına ve en fazla internet kullanıcısı nüfusuna sahiptir. Yine film endüstrisi ABD ekonomisinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz doysa değiş-tokuş araçlarının yoğun biçimde kullanılması, DVD şifrelerinin kırılması sebebiyle film endüstrisinin ciddi gelir kayıplarına uğraması üzerine bu değiş-tokuş ortamını sağlayan şirketlere, DVD şifrelerini kıran cracker?lara, kablo yayını yapan televizyon şirketlerinin yayınlarını bazı teknik araçlarla elde edip İnternet sitelerinde yayınlayanlara karşı çeşitli davalar açılmıştır. Şimdi bu davalara bir göz atalım;
a. KazaA-Film ve Müzik Şirketleri Davası:
2 Ekim 2001 tarihinde bazı film ve müzik şirketleri tarafından; MusicCity.com, Inc. ve MusicCity Networks, Inc. (Morpheus servisini işletenler), Grokster, LTD, ve Consumer Empowerment BV (ayrıca FastTrack olarak bilinir ve KaZaA servisini işletir) şirketlerine karşı ABD telif hakları yasasına dayanılarak dava açılmıştır. Dava dilekçesine göre film ve müzik eseri sahipleri olan davacılar, basın tarafından ?Napster sonrası? olarak adlandırılan değiş tokuş sitelerini işlettikleri ve davacılara ait eserlerin yasal olmayan dağıtımını ve çoğaltımını yaptıkları için telif hakları yasasını ihlal ettiklerini ileri sürmüşlerdir. Ayrıca davacılar, davalıların sundukları bu servisler ile 21. yüzyıl korsanlığına bir sığınma alanı yarattıklarını ifade etmiştirler.
Bu davada davalılar tarafından KazaA?nın Avustralya?da kurulu Sharman Network tarafından işletildiği bu sebeple Kaliforniya mahkemelerinin yetkili olmadığı iddiası nedeniyle yargı yetkisinin olmadığı ileri sürülmüştür. Davanın hakimi davalıların bu itirazlarını reddetmiştir.
b. Scour Inc. ? Film ve Müzik Şirketleri Davası:
20 Temmuz 2000 tarihinde bazı film ve müzik şirketleri tarafından Scour Inc. aleyhine telif haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle dava açılmıştır. Davacılar, davalının bir dosya paylaşım hizmeti sunduğunu ve kullanıcılarını davacıların ürünlerini -hiçbir izin alınmakzısın- kopyalamak için teşvik ettiğini ve cesaretlendirdiğini iddia etmişlerdir.
c. Replay Tv. Inc.,SONICblue Inc. ? Film Şirketleri Davası :
Bu davada davacılar, davalının ReplayTv 4000 isimli bir aracı müşterilerine ?ilk dijital ağ DVR?ı ? dijital video kaydedicisi? olarak tanıtmış ve kendi sunucularındaki davacılara ait toplam 320 saatlik filmleri bu araç yardımıyla internet üzerinden müşterilerine dağıtmıştır. Davacılar davalıyı Telif Hakları Yasasını, İletişim Yasasını ve haksız rekabet hükümlerini ihlal etmekle suçlamışlardır.
d. RecordTv.com, David Simon ? Film Şirketleri Davası :
15 Haziran 2000 tarihinde bazı film şirketleri, davalılar aleyhine Telif Hakları Yasası?nı, Marka Yasası?nı, haksız rekabet hükümlerini ve Kablo İletişimi Yasası?nı ihlal ettikleri iddiasıyla dava açmışlardır. Davacılar, davalıların kendi kablo tv şirketinden yayınları aldıktan sonra bunların birer kopyasını çıkararak web sitesinden müşterilerine yayınladıklarını iddia etmişlerdir. Bu dava tarafların uzlaşması ile son bulmuştur.
e. icraveTV ? Film veTelevizyon Şirketleri Davası :
Bazı film şirketleri tarafından, icraveTV, TVRadio Now Corp. ve William R. Craig aleyhine Telif Hakları Yasası?nı ve haksız rekabet hükümlerini ihlal ettikleri iddiasıya dava açılmıştır. İddiaya göre bir Kanada şirketi olan davalı, web sitesi üzerinden ?streaming? yoluyla ABD?deki 17 televizyon şirketinin yayınlarını web sitesini ziyaret edenlere, bu yayınlarla eş zamanlı olarak izlettirmiştir. Bu dava da tarafların uzlaşması ve davalının web sitesini kapatmasıyla sonuçlanmıştır.
f. Film88.com ? Film Şirketleri Davası :
9 Temmuz 2002 tarihinde bazı film şirketleri tarafından, davalılar Mastersurf Inc., Film88.com ve Universal Corp. Ltd. aleyhine Telif Hakları Yasası?nı ihlal ettikleri gerekçesi ile dava açılmıştır. İddiaya göre davalılar kendi web sunucularından davacılara ait filmleri müşterilerine izlettirmişlerdir.
g. DVD ? DeCSS Davası :
14 Ocak 2000 tarihinde bazı film şirketleri tarafından davalılar Shawn C. Reimerdes, Eric Corley ve Roman Kazan aleyhine DVD?lerin telif hakları koruma sistemlerini kırdıkları iddiasıyla dava açılmıştır. İddiaya göre davalılar tüm telif hakları davacılara ait olan DVD filmlerini telif hakları ihlallerine karşı korumak için kullanılan ?Contents Scramble System-CSS? sistemini, ilk kez Norveçli küçük bir hacker grubunun bulduğu ?Descrambling of CSS- DeCSS? yöntemiyle kırarak bu DVD?lerin kopyalarını yapmışlardır. Mahkeme olaya ?Dijital Milenyum Telif Hakları Yasası-DMCA?nın uygulanacağına karar vermiş ve davayı kabul etmiştir. Davalıların yaptıkları temyiz başvuruları da incelenip reddedilmiştir. Bu karar film endüstrisinde büyük bir zafer olarak yorumlanmıştır.
Görüldüğü üzere ABD?de film korsanlığı ülkemizin aksine sokak tezgahlarında satılan VCD?lerden çok İnternet üzerinden yapılmaktadır. Gerçekten de Kuzey Amerika?da VCD formatında film görmek imkansız. Filmler sinemaların dışında daha çok video ve DVD formatında pazarlanmakta ya da kablo yayını yapan televizyonlarda yayınlanmaktadır. İnternet kullanımının da çok yaygın olduğunu düşünürsek ABD?de bu konuda birçok dava açılmasına şaşırmamak gerekir.
- Türkiye Uygulaması :
Türkiye?de 1980?li yıllarda evlerde film izlemek için kullanılan yegane araç video idi. O zamanlarda video kasetlerin kopyaları yapılıp el altından satılırdı. Daha sonra filmlerin CD?lerin üzerine kaydedilmesi ve bu filmleri izlemek için fiyatları düşük olan VCD oynatıcılarının geliştirilmesi ile birden video devri kapandı. Tabii o dönemde hiçbir film şirketi VCD formatında film çıkarmamıştı. Dolayısıyla piyasada satılan tüm filmler korsan adı verilen yasal olmayan yollar ile çoğaltılmış nüshalardı. 1997 yılından itibaren bu durum çok yoğunlaştı. Önceleri VCD?ler yurtdışından bavul ticareti ile getirildi. Ama gümrüklerin ve film şirketlerinin çabaları sonucu bu yolun önü kesildi. Bu sefer korsanlar iç piyasada üretime geçtiler. İç piyasada da bu üretime önemli darbeler vuruldu. Bu mücadele bugün de devam etmektedir. İnternetle ilgili sorunlar ise ABD?ye göre daha geç bir dönemde ve daha az yoğunlukla başladı. Türkiye?de de peer-to-peer araçlarının kullanımı ile filmler İnternet üzerinden yayılmaya başlandı. Ard arda çeşitli web siteleri açıldı. Fakat Türkiye?deki asıl sorun DivX teknolojisinin gelişimi ile başladı. DivX yeni bir sıkıştırma formatıdır. Hacker?lar Microsoft?un özel MPEG4 video sıkıştırma sistemini tersine mühendislik yöntemiyle çözerek bunu dijital videonun MP3?ü haline getirdiler. Bu sayede birden çok film bir CD?nin içine sığdırılabilmekte, İnternet üzerinden aktarımı kolaylaşmakta ve görüntü kalitesi kaybolmamaktadır. DivX?in hızlı gelişimi ile birlikte DivX satan birçok web sitesi faaliyete geçmiş, birçok DivX haber grubu kurulmuş,ayrıca ICQ ve IRC üzerinden satışı yapılmaya başlanmıştır. Bütün bunlar üzerine bu web sitelerine ve haber gruplarına film şirketleri tarafından uyarı gönderilmiş ama bu uyarılar alaylarla ve hatta küfürlerle cevaplanmıştır. Ayrıca DivX satmanın suç olmadığı her yerde yayılmaya başlamıştır. Aslında bu sorun tüm telif hakları ihlallerinde yaygın biçimde kendini gösteriyor. Örneğin Mp3 dağıtan bir site bu Mp3?lerin indirildikten sonra 24 saat içinde silinmesi gerektiğini belirtiyorlar. Yine birçok insan telif hakları ihlallerinin belediye tarafından cezalandırılan ufak eylemler olduğunu düşünüyor. Tabii ki 5846 sayılı yasa karşısında bu durum geçerli değil. Cezalar gerçekten çok ağır, 4-6 yıl arası hapis 50 milyardan 150 milyara kadar para cezası öngörülüyor. Her ne kadar Yargıtay son bir kararı ile tezgahta bunları satanların değil bunları üretenlerin cezalandırılması gerektiğini söylediyse de bu karar İnternet üzerinden telif haklarına konu materyalleri yasal olmayan biçimde sunanları kapsamıyor.
DivX meselesinin büyümesi üzerine bunları satan birçok kişinin kimliği tespit edilmiş ve bunlara karşı hukuki işlemler başlatılmıştır. Kocaeli ilinde yapılan bir baskında yüzlerce DivX içeren CD ele geçirilmiştir. Baskın yapılan şahıs bu filmleri ICQ üzerinden takma bir adla pazarlamaktaydı ve kendisine çok kolay ulaşıldı. Bu durum bile yukarıda bahsettiğimiz telif hakları konusunda var olan cehaleti göstermektedir. Ayrıca birçok web sitesi sahibinin adları ve adresleri tespit edilmiş ve bu kişiler uyarılmıştır. Fakat tüm bunlarla başa çıkmak gerçekten çok zor. Çünkü artık bu işi yapanlara ulaşmak daha zor, yasal süreçleri işletmek çok zor. Konu biraz teknik olduğu için yargı bu konuda zorlanıyor ve hak sahiplerinin taleplerinin hızlı bir şekilde elde edilmesi gecikiyor. Şu anda, 5846 sayılı yasadaki değişiklik gereği kurulan fikri haklar komisyonları korsanlığın önüne geçmeye çalışıyor. Bu süreçte hak sahipleri biraz pasifize edilmiş durumdalar. Maalesef ülkemizde süreç sokaklarda tezgah kovalamakla işliyor. Şu ana kadar ABD?deki örneklere benzer bir dava da açılmış değil.
Bir diğer mesele ise paralel ithalat yoluyla filmlerin ülkemize getirilmesidir. Film şirketlerinin Türkiye?deki dağıtıcıları ile yaptıkları münhasır dağıtım sözleşmeleri gereği 1. bölge ve 2. bölge diye ayrılan DVD filmlerinden 1. bölgeye girenlerin ülkeye sokulmaları yasaktır. Bu konu yargıya da konu olmuştur. Dava aslında bir idari işlemin iptali olmasına rağmen ABD?de Motion Pictures Association nezdinde ve Türkiye?de de bazı hukukçularca paralel ithalatın münhasır dağıtım anlaşmaları sebebiyle yasak olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Bu davada ABD?deki bir firmadan DVD formatındaki filmleri satın alan bir firmanın Kültür Bakanlığı nezdinde yaptığı tescil başvurusu kabul edilmiş ve firmaya bandrol verilmiştir. Oysa asıl hak sahipleri ile ABD?deki firma arasında herhangibir sözleşme yoktur. Uzun bir dava sürecinden sonra mahkeme Kültür Bakanlığı?nın yaptığı idari işlemi iptal etmiştir. Bu davanın İnternetle bağlantısı şudur; Yapılan baskınlarda ele geçirilen 1. bölge DVD?lerin çoğu amazon.com, ebay.com gibi alışveriş sitelerinden sipariş verilerek Türkiye?ye getirilmişlerdir. Bu durum yukarıda belirttiğimiz mahkeme kararında da ortaya konulduğu gibi şirketlerin münhasır dağıtım anlaşmalarına aykırıdır, dolayısıyla bu filmlerin paralel ithalatı mümkün değildir.
Türkiye?de rastlanılan son bir durum ise yeni çıkan filmlerin İnternet üzerinden tanıtımlarında kullanılan resimlerinin veya afişlerinin alınarak ?sticker? tabir edilen hale yani VCD kapaklarının üzerine konulan resimli kağıtlar haline getirilmesidir. Bu tür eylemleri yapan çok sayıda kişiye de baskınlar yapılıp davalar açılmıştır. Bu davalar halen devam etmektedir.
3. Sonuç :
Görüldüğü üzere her geçen gün yeni bir İnternet teknolojisi gelişmekte ve telif hakları sahiplerinin haklarını korumaları günden güne güçleşmektedir. İnternetin sınır tanımayan karakteri ve uluslararası işbirliğinin henüz çok gelişmemiş olması, bu eylemlerin ülkelerin yargı sınırları dışında kalmasına sebep olmaktadır. Yine hukuki süreçlerin hızlı işlememesi bu eylemlerle mücadelede hak sahiplerini güç durumlara düşürmektedir. Müzik ve film endüstrilerinin şimdiki beklentileri hukuki yollar yanında teknik önlemlerin geliştirilmesidir. Bu konuda birkaç firma önemli çalışmalar yapmıştır ve yakın gelecekte filmler ve müzikler kopyalamaya karşı daha korumalı hale gelecektir. Ama DVD örneğinde olduğu gibi bu önlemleri aşmayı deneyecek veya aşacak kişiler de her zaman mevcut olacaktır.
Ülkemizde telif haklarının korunması ile ilgili sağlıklı bir idari ve yargı sürecinin henüz oturtulmadığını söyleyebiliriz. Hukuk uygulayıcıları tüm bu gelişmeler karşısında ve zaten ağır olan dava yükünün altında bu sorunları bilirkişilere havale ederek çözmeye çalışmaktadırlar. Her zaman tekrarladığımız gibi artık hukukçuların çağa ayak uydurabilmeleri için bu konularda özel olarak eğitilmelidiriler. Aynı zamanda emniyet güçlerine de bu konularda eğitim verilmelidir. Bazı düşüncelerle bugün tüm telif hakları kurallarının sadece yabancılara hizmet ettiğini düşünenler olabilir. Ama bu kişiler binlerce yetenekli Türk insanının da aynı eylemlerden etkilendiği göz ardı etmektedirler. Gençlik ve zeka potansiyeli bu kadar yüksek olan böyle bir ülkede gerçekten takdire değer çalışmalar yapılmakta ama zaten maddi açıdan desteklenmeyen bu yetenekli insanlar bir de haklarının korunmaması ile karşı karşıya kalınca ülke için çok büyük yararları olabilecekken küstürülmekte ve yıldırılmaktadır. Benim inancıma göre sağlıklı bir fikri haklar ve patent sistemi kurulup işletilirse Türkiye teknoloji alan değil teknoloji satan bir ülke olacaktır.
Av.Ali Osman Özdilek
08.04.2003, Montreal