Hekimlerin Sağlık Hizmetleri Sunumundaki Sorumluluklarının Sağlık Hukuku Açısından Değerlendirilmesi
Yrd.Doç. Dr. Nezih VAROL
M. Ü. Sağlık Eğitim Fakültesi
Sağlık Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı
Kifayet TEPELİ
Sağlık Eğitimcisi
Sakine YETİŞEN
Sağlık Eğitimcisi
ÖZET
Tıp sanatını uygulayanların sağlık alanındaki sorumluluğunu belirleyen özel bir mevzuat türü yoktur. Hekim hasta arasındaki ilişki de sağlığı bozulmuş kişilerin güvenerek verdiği rıza, hekimlerin toplum içindeki doğal ve güçlü güvencesine dayanmaktadır.
Tıp sanatını icra edenler çok riskli bir alanda görev yaptıkları için uygulamada yüksek özen ve dikkat göstermeleri gerekmektedir.
Buradan hareketle, sağlık hizmetlerinde hekim sorumluluğunu belirlemede, sağlık mevzuatı bilgi düzeylerinin değerlendirilmesi konu edilmiştir.
İzmir ilindeki iki devlet hastanesi, bir özel hastane, bir üniversite hastanesi ve bir sosyal sigortalar kurumu hastanesinde görüşmeyi kabul eden toplam 104 uzman hekime amaca uygun anket uygulanılarak gerçekleştirilen çalışmamızda, uzman hekimlerin % 6.7'si sağlık mevzuatını hiç bilmediğini ifade ederken, yeterli veya az bildiğini söyleyen % 97'sı de, bu bilgileri daha çok kendi kendilerine öğrendiklerini söylemişlerdir.
Hekimlerin sağlık mevzuatı bilgi düzeylerinin tıbbi etik çerçevesinde sınırlı kaldığı, bu sınırın da sadece kişisel ahlaki değerleri içinde olduğu, sağlık hizmeti uygulamaları sırasında beklenen davranışları göstermede yasal mevzuatı dikkate almadıkları, kendilerinin denetleyen ve yargılayan Meslek örgütlerine karşı uzak oldukları, örgüt gücünü hissetmedikleri anlaşılmış, sorulan sorularla bilgi düzeyleri ve davranış biçimleri irdelenmeye çalışılan uzman hekimlerin, çalıştıkları kurum, yaş, cinsiyet, yöneticilik, mesleki deneyim yılı, uzmanlık alanları ve uzmanlık alanlarındaki deneyim yıllarına göre karşılaştırıldıklarında, değişkenler açısından baştan eşitlenme yapılamamakla birlikte verdikleri yanıtlar bakımından gruplar arasında istatistiksel önemli farklılıklar bulunmuştur.
Sonuçta: hekimlerin sağlık mevzuatı bilgi düzeylerini yükseltmek için mezuniyet öncesi eğitimde, bu konuları içeren dersler veren Tıp Tarihi ve Deontoloji, Halk Sağlığı, Adli Tıp Ana Bilim Dallarının bir eşgüdüm içinde programlar geliştirmesi, Sağlık Mevzuatı başlığı altında bir dersin işletilmesi gerektiği, Hekimlerin sağlık mevzuatı bilgi düzeylerini yükselterek, hem kendileri hem de toplum için doğal ve güçlü bir güvence olan meslek saygınlığının kazandırılması, hekimlerin kendi haklarının hasta haklarıyla birlikte ele alınmasını sağlayacak, hekimlik uygulamalarına izin verilmeli, bu konuda var olan sağlık hizmetlerine ait yasalar işletilmeli, toplumun sağlık bilinci ile hekimlerin sorumluluk bilincini arttıracak Sağlık Hukuku dersleri tıp ve hukuk fakültelerinde okutulması gerektiğini düşünmekteyiz.
Anahtar Kelimeler; Sağlık Hukuku, Sağlık Hizmetleri, Sorumluluk, Sağlık Mevzuatı, Tıbbi Etik,
EVALUATING PHYSICIAN RESPONSIBILITY IN REGARD TO HEALTH LEGISLATION
Nezih Varol*, Kifayet Tepeli**, Sakine Erişen**
*University of Marmara Faculty of Health Education
** Health Educator
104 specialist physicians were asked to answer a questionnaire for determining their professional responsibility and knowledge of health legislation. The findings revealed that 6.7 % of them have no idea about health legislation and the remaining claimed that they possess necessary knowledge they need and they got this themselves. It was found that the physicians' knowledge of health legislation is limited to medical and personal ethics; that they don't care of legislation during their work; that they are not near to professional organizations which control and judge themselves; and that they don't feel the strength of these organizations. We concluded that the physicians must be aware of the rights of both patients and professionals; that it is necessary to increase their awareness of responsibility and the level of health legislation knowledge for prestige of their profession and that medical and law curriculum must be designed again to include health legislation in collaboration with deontology, public health and forensic medicine disciplines.
GİRİŞ
Bir kişinin veya toplumun sağlık düzeylerini belirleyen, kişinin hastalanmasına veya ölümüne neden olan etkenler, biyolojik ve fizik çevre ile onların etkisiyle ortaya çıkan toplumsal ve ekonomik etkenleridir.
Bir kişinin hasta oluşu sadece o kişinin sorunu değildir. Ailesinden başlayarak tüm toplumun sorunudur. Bu bakışla toplumda insanların varlıklarını sürdürebilmeleri için bazı temel haklarını sürekli muhafaza etmeleri gereklidir.
Temel hakların başında gelen 'Sağlık Hakkı' herkes için aynı ölçüde eşit şartlarda hizmet alma hakkına sahip olan insanlar arasında hiçbir ayırım gözetilmemelidir k,i bu da sosyal hekimliğin temelini oluşturmaktadır.
Sağlık hakkından yararlanma, yararlandırma ile birlikte düşünülmelidir. Çünkü çoğu zaman Kendimize ait hakların neler olduğu, yitirilen değerler sonrası öğrenilmektedir. Bu nedenle 'Sağlık Hakkı' her zaman sağlık personelin sorumluluğunda verilmesi gereken haklar kapsamındadır. Buna kısaca, sağlık hakkı alınmaz verilir diyebiliriz.
Tıp sanatını icra edenler bu sorumluluğun getirisi ile çok riskli bir meslek alanında çalışmak zorunda kalmakta ve çok riskli bir alanda da çok yüksek özen gösterme gereği göstermektedirler.
Hizmet sunumu sırasında, ülke gerçeklerine uygun çalışma gösterilirken, bilimin gösterdiği doğrultuda sağlık kuralları doğru uygulanmalı, etik çerçevede hareket edilmelidir.
Hizmetin bu ölçülerde yapılıp yapılmadığının kontrolünde, sağlık mevzuatımız içinde tıp ve hukuk bilimi yan yana gelmektedir.
Sağlık hizmetlerinin nasıl örgütleneceğini, nasıl yürütüleceğini, nasıl finanse edileceğini, hizmetlerde yetkinin kimde bulunduğunu, görev ile sorumluluğun ne olduğunu belirten sağlık mevzuatımız (1), ne yazık ki, hizmetin sunumunda görev alan kişilerin sorumluluk bilincinin yükseltilmesine katkı sağlayamamaktadır.
Sağlık personelinde sorumluluk bilincinin varlığını ortaya koymaya çalışan, bu bilinç içinde hizmetin varlığı, sunumu ve hasta hakları ile hukuk bilimi öğretisinde kişilerin maddi ve manevi değerlerini koruyan, kişilik haklarının birlikte ele alınmasını sağlayan bir tıp bilimi, olarak Sağlık Hukuku kabul edilmelidir (2)
İnsanların acısını azaltmak ve hayatını uzatmak amacını güden tıp sanatında, tedavi etme hakkı yeryüzü tarihi kadar eski bir süreçte her zaman hekime ait olmuştur.
Bu nedenle de hekim-hasta ilişkisinde sorumluluk, çağlar boyu kadar eskiye dayanır.
Mezopotamya uygarlığından günümüze yazılı belge olarak gelen Hammurabi Yasaları bu sorumluluğu gösteren ilk yazılı yapıtlardır (3).
Örneğin bu kanunun 219. maddesinde; 'hekimin hastasını öldürmesi yada tehlikeli bir şekilde yaralaması halinde iki elinin de kesileceği' anlatılmıştır.
Hindistan'da Manu ve Zoroastra Kanunlarında, doktorun sorumluluğunun bir jüri tarafından saptanan kusura dayandırılacağı bildirilmiştir(3,4).
Mısır'da ise doktor kurallara uymadığı takdirde sorumlu tutulmuştur.(3)
Eski Yunan'da Hipokrat ve onu izleyen düşünürler tarafından hekim sorumluğunun ilk temelleri otaya atılmış, 'tıp kurallarına uyulmama' kusur olarak kabul edilmiştir (3,4)
Çağımızda hekimlik mesleği için, her ülkede çeşitli düzenlemeler bulunmaktadır. Ülkemizde 1219 sayılı 'Tababet ve Şuabat-ı Tarzı İcrasına Dair Kanun' ile 13.01.1960 tarihli 'Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi', hekim hasta ilişkisini kurallara bağlayan iki önemli yasadır. Ayrıca 01.08.1998 tarihinde yürürlüğe giren 'Sağlık Bakanlığı Hasta Hakları Yönetmeliği' bu konuda uygulanacak ilkeleri belirlemiştir.
Tüm benzer sağlık mevzuatlarımızda hangi durumların suç teşkil edeceği belirtilmiş ancak hekimin yetenek ve becerilerine dayanan uygulamalarındaki sorumluluklar tanımlanamamıştır Bunun nedeni her olguda kendine has bir özelliğin olması ve hekim ile hasta arasında güvene dayanan bir rıza ilişkisi varlığının kabul edilmesidir (5).
AMAÇ VE YÖNTEM
Tıp biliminin eylemsel yönü olan tıbbi müdahaleler, öncelikle gerçeklerle ve yüksek özenle hareket ediliyor olması açısından hukuka uygun olmak durumundadır.
Bu bağlamda; sağlık Hizmetlerinde, hekimin sorumluğunu belirlemek, sağlık mevzuatı konusunda bilgi düzeylerini ölçmek, hekim-hasta, hasta- hastane, hekim- hastane ve hekim-hekim arası ilişkilerdeki düşüncelerinin belirlenmesi ile etik davranışa ve mevzuata uygunlarını öğrenmek amacıyla, çalışma planlanmış ve İzmir İlindeki çeşitli hastanelerde görev yapan uzman hekimlere anket uygulanmıştır.
Betimleyici analitik saha araştırması olan araştırma da, veriler bilgisayar ortamında SPSS 8.0 Versiyonda değerlendirilmiş ve istatistiksel analizleri yapılmıştır.
BULGULAR
İzmir İlinde çalışmamıza izin verilen Alsancak Devlet Hastanesi ile Acil Yardım ve Travmatoloji Hastanesi, Özel Kocaman Hastanesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi ve SSK Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görüşmeyi kabul eden toplam 104 uzman hekime uygulanmıştır. Bu nedenle gruplar (hastaneler) arasında eşitleme yapılamamıştır.
Tablo 1'de görüldüğü gibi, Devlet Hastanesinden 35, Özel Hastaneden 16, Üniversite Hastanesinden 23 ve SSK Hastanesinden 30 uzman hekimle görüşülmüştür. Bu hekimlerin % 28,8'i kadın, % 71,2'si erkektir. % 58,7'si 35-44 yaş grubu arasında olup % 82,7'si evlidir. Tüm değişkenler açısından gruplar arasında İstatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur.
Ankete katılan uzman hekimlerin kişisel özelliklerine bakıldığında % 56,7 ile Ege Tıp Fakültesi mezunu olup meslekteki deneyimleri (% 61,5) 10-19 yıl olduğu görülmüştür. Uzmanlık alanları Cerrahi ve Dahili branş olarak iki sınıfa ayrılmıştır. Tablo 2'de görüldüğü gibi, % 56,7 ile cerrahi branşın daha fazla ve uzmanlık alanındaki deneyimlerinin yarısından fazlasının 10 yıldan az olduğu görülmektedir. % 10,6'sının çalıştığı kurumda yöneticilik yaptığı görülmüş, bunlardan ikisi Başhekim, birisi başhekim yardımcısı, biri bölüm başkanı, iki kişi klinik şefi, iki kişi klinik şef yardımcısı, bir kişi mesul müdür, bir kişi klinik sahibi, bir kişi de yönetim kurulu üyesi olduğunu ifade etmişlerdir. Uzman hekimlerin yarısı hastanelerinde etik kurul bulunduğunu söylerken yarısı olmadığını söylemiştir. Ayrıca % 9,6'sı daha önceden tabip odalarında yönetim kurulu, onur kurulu ve delege olarak görev yaptıklarını, halen bir kişinin de delege olduğu görülmüştür.
Yine herhangi bir nedenden dolayı soruşturma geçirip geçirmedikleri sorulduğunda % 19,2'si evet yanıtı vermiş ve bunlardan % 50'si kurumlarında müfettişlerce, % 20'si Savcılıkça, % 15'i Tabip Odalarınca, geri kalanlarda birden fazla yer tarafından incelemeye tabi tutulduklarını ifade etmişlerdir. Kendilerine hiç soruşturmacı oldunuz mu diye sorulduğunda ise evet diyen % 20,2 kişiden yaklaşık yarısı muhakkiklik, % 19'u mahkemelerce, % 23,8'si de tabip odası adına bilirkişilik yaptığını söylemiştir. Uzmanlık alanları ve Etik kurul olup olmamasına verdikleri yanıt haricinde tüm değişkenler açısından gruplar arasında İstatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur.
104 Uzman hekime, uygulamalarına yönelik sorularla, sağlık mevzuatı bilgi düzeyleri ölçülmeye çalışılmıştır. Buna göre Tablo 3'de görüldüğü gibi, % 6,7'si hiç bilmediğini ifade ederken, yeterli veya az bildiğini söyleyen 97 kişi, bu bilgileri daha çok kendi kendilerine öğrendiklerini söylemişlerdir. Ankete katılan hekimlerin yarıdan fazlası Tıbbi Deontoloji tüzüğü, 1219 sayılı Tıp Sanatını Uygulama Yasasını ve Sağlık Bakanlığı Hasta Hakları Yönetmeliğini bilmediğin ifade etmişlerdir. Ankete katılan hekimler yan yarıya hastalarından aydınlatılmış rızayı aldıklarını ifade ederken, reçetenin kullanımı hakkında hastalarını bilgilendiremediğini söyleyen % 13,5 hekimde bunun nedeni olarak zamanın kısıtlı olduğunu ifade etmişlerdir. Hepatit B taşıyıcısı bir cerrahın kendi durumu hakkında hastasını bilgilendirmesinin gerekli olup olmadığı somsuna evet yanıtı veren % 76 hekim yanında % 4,8 hekim ise yorum yapmaktan kaçınmıştır. Konsultan hekim düzenlediği rapor ile tedavi eden hekim kadar hastaya karşı sorumlu mudur sorusuna % 9,6 hekim hayır yanıtı vermiştir. Başka bir hastaneye sevk edilen acil bir hastanın sevk işlemlerinden kimin sorumlu olduğu sorusuna ise % 95,2 hekim tedavi eden hekim derken, geri kalan hekimler değişik kişileri sorumlu göstermiştir. Yoğun bakım ünitesindeki tek bir boş yatak için aynı anda iki acil hasta başvurduğunda hekimin nasıl davranması gerektiği sorusuna % 41,3'ü makul yanıtlar verirken % 52,9'u eksik veya hatalı yanıtlar vermiş % 5,8 hekim soruyu yanıtlamamıştır Acil nakledilmesi gereken şuuru kapalı bir hasta için, kurumun tam teşekküllü bir ambulansı bulunmadığında nasıl davranırsınız sorusuna hekimlerin % 7,7'si var olan kurum ambulansı ile göndereceğini söylerken, % 88,5'si 112 Hızır acil ambulansından yararlanabileceğini, % 2,9 hekim de hasta yakınlarının ambulans bulmasını istemiş, % 1 hekim yanıt vermekten kaçınmıştır. Küçük bir hastaneden koroner yoğun bakım ihtiyacı bulunan bir hastanın nasıl sevk edilmesi gerektiği sorusuna % 67,3 hekim tam teşekküllü bir ambulans bularak hastanın nakledilmesi gerektiğini söylemiştir. Araştırmada hekimler hemşirenin yapacağı yanlışlıktan sorumlu tutulmalı mıdır sorusuna % 37,2'si evet derken, hekimin tanı ve tedavi yanlışlığı nedeniyle hastaya zarar verdiğinde Türk Ceza Kanununun hangi maddeleriyle yargılanacağını bilip bilmediği sorusuna, % 92,3 hekim bilmediğini, özen eksikliğinden dolayı şikayet edilen hekimin soruşturmasını neresi yapar diye sorulduğunda sadece % 8,7'si Tabip odası olarak yanıt verirken, yargılamayı neresi yapar sorusuna ise % 34.6'sı Tabip Odası Onur Kurulları şeklinde yanıt vermiştir. Hukuktaki sorumluluk kurallarını bilip bilmedikleri sorulduğunda ise % 28.8 hekim evet yanıtı vermesine rağmen nelerdir diye sorulduğunda ise bu hekimler genellikle etik kuralları ve hasta haklarını tanımlamışlardır. Hastadan aydınlatılmış rızanın yazılı olarak alınması ile hasta hakları yönetmeliğini, bilip bilmeme dışındaki değişkenler açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. 104 uzman hekimin, çalıştıkları sürece herhangi bir soruşturma geçirip geçirmedikleri, eğer soruşturma geçirmişler ise ne şekilde olduğu, hiçbir başka hekim için soruşturmacı olup olmadığı, soruşturmacı olduysa ne şekilde soruşturmacı olduğu, görev yaptığı kurumda etik kurulun bulunup bulunmadığı konusunda bilgileri olup olmadığı, meslek yaşantıları içinde tabip odasında görev yapıp yapmadığı konusundaki sorularımıza verdikleri yanıtlar bakımından çalıştıkları kurumlar itibariyle karşılaştırma yapıldığında Tablo 4-a da görüldüğü gibi; birimlerinde etik kurulun bulunup bulunmadığını bilmeleri açısından aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunurken, (x2 =74,30 sd=3 p < 0,001), Tablo 4- b de görüldüğü gibi; Cinsiyet özeliklerine göre verilen yanıtlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Tablo 4-c de görüldüğü gibi; Yaşlarına göre soruşturmacı olmaları ve ne şekilde soruşturmacı oldukları konusunda verdikleri yanıtlar bakımından aralarında anlamlı bir fark bulunmuştur. (x2 =6,38 sd=2 p < 0,05), (x2 =11,87 sd=4 p < 0,05) Tablo 4-d de görüldüğü gibi; yöneticilik yapma durumlarına göre, verilen yanıtlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Tablo 4-e de görüldüğü gibi; meslekteki deneyim yılları ile soruşturmacı olmaları ve ne şekilde soruşturmacı oldukları konusunda verdikleri yanıtlar bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (x2=1272 sd=2 p < 0,05), (x2 =11,52 sd=4 p < 0,05), Tablo 4-f de görüldüğü gibi; uzmanlık alanları ile verilen yanıtlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır.
Tablo 5-a, b, c, d, e, f ve g' de görüldüğü gibi; hekimlerin çalıştıkları kurum, cinsiyet, yaş, çalıştıkları kurumda yöneticilik yapma durumları, meslekteki deneyim yıllan, uzmanlık alanları ve uzmanlık alanlarındaki deneyim yıllan ile mevzuat bilgi düzeylerini gösteren sorulara verdikleri yanıtlar karşılaştırıldığında,
- Mevzuat bilgi düzeylerinin yeterli olup olmaması, yaş, çalıştıkları kurumda yöneticilik yapma durumları, meslekteki deneyim yılları ve uzmanlık deneyim yılları bakımından;
- Mevzuatı nereden öğrendikleri sorulduğunda verdikleri yanıtlara göre, yaş ve meslekteki deneyim yılları bakımından;
- Tıbbi deontoloji tüzüğünü biliyor musunuz diye sorulduğunda verdikleri yanıtlara göre de, yaş, çalıştıkları kurumda yöneticilik yapma durumları ve uzmanlık alanlarındaki deneyim yıllan bakımından;
- 1219 sayılı tıp sanatlarını uygulama kanununu bilme durumlarına verdikleri yanıta göre, yaş, çalıştıkları kurumda yöneticilik yapma durumları, meslekteki deneyim yılı ve uzmanlık alanlarındaki deneyim yıllan bakımından;
- Hastalarınızdan aydınlatılmış rızayı yazılı olarak alıyor musunuz sorusuna verdikleri yanıta göre, uzmanlık alanları bakımından;
- Konsultan bir hekimin düzenlediği rapor ile tedavi eden hekim kadar hastaya karşı sorumlu olup olmadığı sorusuna verdikleri yanıta göre, cinsiyet ve çalıştıkları kurumda yöneticilik yapma bakımdan;
- Hastasına karşı uyguladığı bir tedavi sırasında hemşirenin yapacağı bir yanlışlıktan dolayı hekim sorumlu tutulmalı mı sorusuna verilen yanıta göre, çalıştığı kurum ve yaş bakımından;
- Bir hekimin tanı ve tedavi yanlışlığı nedeniyle hastaya zarar verdiğinde Türk Ceza Kanununun hangi maddesi ile yargılanır sorusuna verilen yanıta göre, çalıştıkları kurumda yöneticilik yapma bakımından;
- Özen eksikliğinden dolayı şikayet edilen hekimin soruşturmasını neresi yapar sorusuna verilen yanıta göre, çalıştıkları kurum bakımdan;
- Sorumluluk kurallarını biliyor musunuz sorusuna verilen yanıta göre, yaş, çalıştıkları kurumda yöneticilik yapma, bakımdan; meslekteki deneyim yılı ve uzmanlık alanlarındaki deneyim yıllan bakımından aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark görülürken,
- 01.08.1998 tarihinde yürürlüğe giren Sağlık Bakanlığı Hasta Hakları yönetmeliğini biliyor musunuz sorusu, Hastalarına yazdıkları reçetelerin kullanışını anlatıp anlatamama sorusu, Hepatit B taşıyıcısı bir cerrahın durumu hakkında hastasına bilgi vermesine ve buna göre tedavi için rıza alması gerekli mi sorusu, Acil nakledilmesi gereken şuuru kapalı bir hastanın, çalıştığınız kurumun tam teşekküllü bir ambulansı bulunmadığında ne yaparsınız sorusu, Tek bir boş yatağı bulunan yoğun bakım ünitesine aynı anda iki acil hastanın gelmesi durumunda hekimin nasıl davranması gerektiği sorusu, Başka bir hastaneye sevk edilen acil bir hastanın sevk işlemlerinden kimi sorumlu olduğu sorusu, Küçük bir hastanede alışan bir hekime koroner yoğun bakım ihtiyacı bulunan bir hasta müracaat etse hastayı ne şekilde sevk etmelidir sorusu ve Özen eksikliğinden dolayı hekim nerede yargılanır sorusuna verdikleri yanıta göre ise bir farklılık bulunmamıştır
TARTIŞMA
Anket İzmir ilinde çalışmaya izin verilen Devlet, SSK. Üniversite ve özel hastanelerde görüşmeyi kabul eden hekimlere uygulanma suretiyle yapılmış hekimlerin meslek sorumluluğunu göstermede var olması gereken sağlık mevzuatı bilgi düzeyleri ölçülmeye çalışılmıştır.
Ağırlığını, Devlet ve SSK hastanelerindeki uzman doktorlarının oluşturduğu çalışmada, hekimlerin çoğunluğu % 58,7'si 35-44 yaş grubundadır. Devlet Hastanesinde 35, SSK Hastanesinde 30, Özel Hastanede 16 ve Üniversite Hastanesinde 23 uzman hekimin % 71,2'sini erkeklerin oluşturduğu çalışmamızda hekimlerin çalıştıkları ilden mezun oldukları (% 56,7), 10-19 yıllık mesleki deneyimleri olduğu (% 61,5), cerrahi bilimlerde daha fazla çalıştıkları (% 56,7), uzmanlık deneyimlerinin ise 10 yıldan az olduğu (% 72,2) anlaşılmaktadır. Hekimlerin % 10,6'sının çalıştıkları kurumlarda yöneticilik görevi yaptığı ve % 9,6'sının meslek yaşamlarının herhangi bir zamanında Tabip Odasında görev aldıkları, % 19,2'sinin bir soruşturma geçirdiği, % 20,2'sinin ise bir başka hekim için soruşturmacı olduğu, toplam hekimlerin yansının çalıştıkları birimde etik kurul bulunduğu anlaşılmıştır.
Ankete katılan hekimler, Sağlık Mevzuatı ile ilgili olarak, bilgi düzeylerinin az ve yeterli olduğunu söylerken (% 61,5), az ve yeterli. olan bu bilgilere de uzmanlık eğitimleri sırasında kendi kendilerine öğrendikleri (% 60,8) ifade edilmiştir.
Sorumlu hekimlik uygulamalarına yönelik olarak sorulan sorulara verdikleri yanıtlara bakıldığında % 57,7 hekim samimiyetle Tıbbi Deontoloji Tüzüğünü, % 71,2 hekim de 1219 sayılı Tıp Sanatları Yasasını bilmediğini ifade etmiştir. % 54,8 hekim 1.8.1998 tarihinde yürürlüğe giren Sağlık Bakanlığı Hasta Hakları Yönetmeliğini bilmediğini, buna bağlı olarak da % 50 hekim, hastalarından yazılı olarak aydınlatılmışı rıza almadığını ifade etmiştir.
Tedavi sırasında hastasına yazdığı reçetenin kullanılışı hakkında zaman yetersizliği nedeniyle açıklama yapamadığını söyleyen % 13,5 hekim varken, ankete katılan hekimlerden Hepatit B taşıyıcısı bir cerrahın, hastasına durumu hakkında bilgi vermesi ve buna göre tedavi için rıza alması gerekir mi, sorusuna % 24'ü hayır demiş ya da yorum yapmamıştır. Konsültan bir hekimin düzenlediği rapor ile tedavi eden hekim kadar hastasına karşı sorumlu olup olmadığı sorusuna % 90,4 hekim evet derken başka bir hastaneye sevk edilen acil bir hastanın sevk işlemlerinden kimin sorumlu olacağı sorusuna % 95,2 hekim 'tedavi eden hekim' olarak görüş bildirmiştir. Hekimlik uygulaması sırasında etik anlayışın ve Tıbbi Deontoloji Tüzüğünün de ne şekilde uygulanacağı konusunda kurallar bulunan sağlık ve hasta haklan kapsamında yapılması gereken davranışlar ortaya koyan sorulara hekimlerimizin yarısından biraz fazlası bu çerçevede yanıt vermiştir.
Tanı ve tedavi yanlışlığı nedeniyle hastaya zarar verildiğinde, Türk Ceza Kanununun yargılamayı gerektirecek maddesini hekimlerin büyük çoğunluğunun bilmediği (% 92,3), özen eksikliği nedeniyle soruşturmanın yürütüldüğü meslek odası olan Tabip Odaları ile bu konuda yargılama yetkisi bulunan Tabip Odaları Onur Kurullarını yaklaşık olarak her üç hekimden ikisinin bilmediği ortaya çıkmıştır.
Sorumluluk kuralları konusunda hekimlerin bilgilerinin olup olmadığı ve varsa neler olduğu sorulduğunda ise. % 71,2 hekimin bu kuralları bilmediği, etik kurallara dayalı ahlaki anlayışı vurgulayan genel davranış kurallarını ifade ettikleri anlaşılmıştır.
Sorulan sorularla bilgi düzeyleri ve davranış biçimleri irdelenmeye çalışılan hekimlerin eşitlenme yapılamamakla birlikte, çalıştıkları kurum, yaş, cinsiyet, yöneticilik, meslekteki deneyim yılı, uzmanlık alanları ve uzmanlık alanlarındaki deneyim yıllarına göre karşılaştırıldıklarında, hekimlerin deneyimlerinin bir farklılık göstermediği, davranış ve tutumlarını ortaya koyacak sorularda ise verdikleri yanıtlardaki sayısal farklılıklar nedeni ile istatistiksel anlamlılık ortaya koyan bazı durumlar dışında genelde bir fark olmadığı görülmüştür.
Benzer yürütülen başka bir çalışma olmadığından karşılaştırma yapamadığımız çalışmamız ile İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Ana Bılim Dalınca sadece cerrah hekimlerin tutum ve davranışlarını ortaya koyan sorularla (6) elde edilen bilgileri karşılaştırıldığında tıbbi etik ve deontolojiye ait bilgilerinin yeterli olmadığını söyleyen hekim oranıyla ( % 67) benzerlik göstermiştir.
SONUÇ ve ÖNERİLER
İzmir İlinde yaptığımız anket görüşmesiyle hekimlerin sağlık mevzuatı bilgi düzeyleri, tıp sanatını uygulamaya yönelik çalışmamızdan elde edilen bulgulara göre uzman hekimlerin sağlık mevzuatı konusundaki bilgi düzeylerinin yetersiz olduğu, fakülte sırasında bu konuda yeterli eğitim almadıkları, hekimlik uygulamalarının rutin davranışları içinde gösterdiklerini, tıbbi etik anlayışlarını kendi ahlaki değerleriyle yorumladıkları, yasalarda var olan sağlık hakkı ve hasta hakkı kapsamındaki mevzuat hükümlerini yeterince bilmedikleri, bu durumun hekim yaşı, cinsiyeti, çalıştığı kurum, mesleki deneyim, uzmanlık alanı ve deneyimi bakımından bazı yanıtlar haricinde önemli farklılıklar göstermediği ortaya çıkmıştır.
Buna göre sonuçta elde ettiğimiz bilgiler ışığında önerilerimizi şu şekilde sıralayabiliriz.
1. Hekimlerin sağlık mevzuatı bilgi düzeylerini yükseltmek için mezuniyet öncesi eğitimde bu dersleri veren Tıp Tarihi Ve Deontoloji Halk Sağlığı, Adli Tıp Anabilim dallarının bir eşgüdüm içinde programlar geliştirilmesi, Sağlık Mevzuatı başlığı altında bir dersin işletilmesi gerektiği,;
2. Mezuniyet sonrası mesleki yaşantıdaki tutum ve davranışlarını geliştirmek üzere Sağlık Eğitimi ve Sağlık İletişimi derslerinin hekimlere de fakülte sırasında okutulması;
3. Hekimlik uygulamaları sırasında hekim hasta ilişkilerini güçlendirecek hekim haklarıyla birlikte hasta haklarının birlikte ele alınacağı uygulamalı hizmet içi eğitim programlarının Tabip Odalarınca yürütülmesi;
4. Türk Ceza Kanunu kapsamında hekim sorumluluğunu ortaya koyacak özel bir mevzuatın bulunmaması nedeniyle hekim yargılamalarının sağlık hukuku kapsamında öncelikle Tabip Odalarınca ele alınması gerektiği, Tabip Odası Onur Kurullarını güçlendirecek yeni yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği;
5. Hekimlerin sağlık mevzuatı bilgi düzeylerini yükselterek, hem kendileri hem de toplum için doğal ve güçlü bir güvence olan meslek saygınlığının kazandırılması, hekimlerin kendi haklarının, hasta haklarıyla birlikte iyileştirilmesini sağlayacak hekimlik uygulamalarına izin verilmeli, bu konuda var olan sağlık hizmetlerine ait yasalar işletilmeli;
6. Hekim-hasta, hekim-hekim, hekim-hastane ve hasta-hastane ilişkilerini irdeleyecek mevzuat ve etik kuralların birlikte ele alınacağı Sağlık Hukuku kavramının geliştirilmesi gerekmektedir.
KAYNAKLAR
1. Fişek, H.N; Halk Sağlığına Giriş; Hacettepe Üniversitesi-DSÖ Hizmet Araştırma ve Araştırıcı Yetiştirme Merkezi Yayınları No:2 ; Ankara 1983
2. VAROL, N; Tıp Hukuk Mu Sağlık Hukuk Mu? 1.Ulusal Sağlık İdaresi Yüksek Okulu Kongresi Mayıs, Ankara
3. EREN, Nt; Çağlar Boyunca Toplum, Sağlık ve İnsan; Somgür Yayıncılık, Ankara, 1996
4. Atabek, E.; Görkey, Ş.; Başlangıcından Rönesansa Kadar Tıp Tarihi; İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları ; ISBN: 975-404-532-1 İstanbul, 1998.
5. AŞICIOĞLU, Çetin; Tıbbi Yardım ve El Atmalardan Doğan Sorumluluklar, Doktorların, Devletin ve Özel Hastanelerin Sorumluluğu, (Ceza-i ve Hukuki), Tekışık Ofset Tesisleri, İstanbul, 1993
6. Hatemi,H; Medikal Etik (Kuram ve Uygulamalı Sorunları), Yüce Yayınları; İstanbul 1999.