Banner

MEVZUAT
AVUKATLIK HUKUKU
MAKALELER
HUKUK HABERLERİ
FAYDALI BİLGİLER
İÇTİHATLAR
DİLEKÇE-FORM
ADLİ REHBER
İNSAN HAKLARI
HUKUK SÖZLÜĞÜ
DAVA TÜRLERİ
HUKUKİ BELGELER
 
Reklam Alanı

Host - Sponsor





FORUM > Kira Sözleşmeleri
 
Hisseli Kira Kontratı
Kiracısı bulunduğum iş yeri sahibinin ölmesi ile 6 hisseli bir mülk haline geldi. Yaptığım iş nedeni ile kira kontratına ihtiyaç duymaktayım. Bu kira kontratını kimi hissedarın muvafakatnamesi ile kimisininde vekaleti ile varislerin 5 inden kira kontratını bir şekilde hallettim. Ancak 6. kişiyi bulamıyoruz. Bu işyerinde yaklaşık 2.5 yıldır faliyet gösteriyoruz, ancak yeni genelge ile bu iş yerimize Emniyet tende Ruhsat almamız gerekiyor. 1 hissedarın kira kontratında ismi olmadığından ve Veraset İlamında adı geçtiğinden Emniyet te dosyamız bekliyor. Kira Hukukunda bu konuyla ilgili herhangi bir madde varmı yada bu hissedarı bulmadan hiçbir işlem yapamaz mıyız. Yardımlarınız için şimdiden teşekkürler.
Kimden:coşkun tirgil Tarih:02.03.2002
 
YANITLAR
Sn.Doç.Dr.Yahya Deryal, Vermiş olduğunuz bilgi bizi tatmin edici nitelikte olup; göstermş olduğunuz hassasiyetten dolayı teşekkürü bir borç biliriz.
Yanıtlayan:Coşkun Tirgil | Tarih:4.3.2002
Sevgili Coşkun TİRGİL, Mirasçıların tereke üzerindeki hak sahipliği ilişkisine "iştirak halinde mülkiyet" deriz. Bunun anlamı, miras paylaştırılmadan mirasçıların miras malvarlığına (ki ona da tereke diyoruz) tek başına tasarruf etme yetkisi bulunmamaktadır. Mirasçılar kalabalık ise ve bir araya gelerek iş yapmaları pratik olarak mükün olamıyorsa, hep birlikte (içlerinden veya dışarıdan)birisine vekalet vermeleri mümkündür. Aksi halde işlemler çıkmaza girer. Miras durumu dışındaki birlikte (müşterek)mülkiyet hallerinde müşterek mülkün nasıl kiraya verilebileceği ise biraz tartışmalıdır. Yargıtay?ın 27.11.1946 tarih ve 28/15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, müşterek mülkiyet konusu eşyanın kiraya verilmesi işlemi, müşterek mülkün yönetimi bakımından önemli işlerden sayılmış ve MK.m.624 gereği pay ve paydaş çoğunluğu aranmıştır . Yine 06.07.1955 tarih ve 12/18 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre, kiraya verilen müşterek mülkün tahliyesi için de pay ve paydaş çoğunluğu aranacaktır (RG., S.9292). Yargıtay?ın sonraki tarihlerde vermiş olduğu pek çok içtihadında da, pay ve paydaş çoğunluğu olmadan yapılan kira sözleşmelerinin geçersiz sayılacağına hükmedilmiştir . Buna karşılık doktrinde borçlandırıcı bir işlem niteliğinde olan kira sözleşmesinin, bir tasarruf işlemi olmaması nedeniyle kiralayan tarafın tasarruf yetkisine sahip olmasının da zorunlu bulunmayacağı ileri sürülmekte ve Yargıtay?ın pay ve paydaş çoğunluğu olmaksızın yapılan kira sözleşmelerini geçersiz sayan bu kökleşmiş uygulamasına itiraz edilmektedir. Bir kısım yazarlar da, paydaşlardan bir kısmının müşterek mülkü kendi adına kiraya vermesi durumunda bu aktin geçerli olacağını, zira başkasının malını kiraya vermenin mümkün olduğunu ileri sürerler. Doğrusu, pay ve paydaş çoğunluğuna bakılmaksızın paydaşların bir kısmı tarafından yapılan kira akti, borç doğurucu bir işlem olarak elbette geçerlidir. Sadece sözleşmenin ifası aşamasında diğer paydaşların bir itirazı olur da, akti imzalayan paydaşlar bu aktin gereğini yerine getiremezlerse, kişisel sorumlulukları söz konusu olabilir . Nitekim, pay ve paydaş çoğunluğu olmadan yapılan kira sözleşmelerini geçersiz saymasına rağmen Yargıtay da, bu şekilde yapılmış bir kira sözleşmesine uzun süre itiraz etmeyen hatta onu kabul eder şekilde kira alacağı payını isteyen paydaşların kira aktine icazet vermiş olduklarını kabul etmektedir. Bu yönde verilmiş bir kararda aynen şöyle denilmektedir: ?Bir ya da birkaç paydaşla kurulan kira sözleşmesi, diğer paydaş ve paydaşların açık ya da zımni icazetleri ile geçerlilik kazanabilir. Müşterek taşınmaz malın paydaşlarından biri tarafından kiraya verilmiş olması da, sözleşmede taraf bulunmayan diğer paydaşın payına düşen kira karşılığını kiracıdan istemesine engel olmaz (HGK., 09.05.1962, 44/24). Davacı paydaş, olayda sözleşmeye karşı koymamış; aksine yaklaşık bir buçuk sene sonra, sözleşmeye dayanarak geçmiş döneme ait kira parasından payına düşenin kendisine ödenmesi için icra takibine girişmiştir. Açıklanan durum karşısında, davacı paydaşın kira sözleşmesine sonradan onay verdiği ve sözleşmenin onun yönünden de bağlayıcı hale geldiği kabul edilmelidir...? . Eğer müşterek mülkün kullanım şekli konusunda paydaşlar arasında fiili ve rızai bir taksim kabul edilmiş ise, bu durumdaki her bir paydaşın kendine tahsis edilen kısmı tek başına kiraya verebilmesi de mümkündür . Dava konusu olayda, uyuşmazlık konusu taşınmaz ilk olarak 1993 tarihli bir kira kontratı ile ve aylık 1700 DM bedel üzerinden kiralanmış, daha sonra 1997 yılında ve devam eden her yıl için yenilenmek suretiyle fakat kira bedeli TL?ye çevrilerek kira ilişkisi sürdürülmüştür. Bu kira sözleşmelerinin hiç birinde davacı paydaşlar taraf değildir. Aynı zamanda taraf olmadıkları bu sözleşmelerin geçersiz sayılması için bir itiraz da ileri sürmemişlerdir. Aksine, defaatle gönderdikleri ihtarnameler ile paylarına düşen kira parasını talep etmişler, böylece diğer paydaşlar tarafından yapılmış kira sözleşmelerini onaylamışlardır. O halde davada çözülmesi gereken asıl problem, davacı paydaşların tarafı olmadıkları kira ilişkisinde müşterek malik sıfatıyla ne ölçüde kira alacağına sahip oldukları hususudur. Yargıtay?ın pek çok kararında vurguladığı gibi , kira kontratı nasıl yapılmış olursa olsun, müşterek maliklerden her birinin kendi payına düşen kirayı talep etmeye hakkı vardır. Selamlar ve kolaylıklar dilerim... Yrd.Doç.Dr.Yahya DERYAL KTÜ-İİBF Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi
Yanıtlayan:Yahya DERYAL | Tarih:4.3.2002
SIK SORULANLAR
BİLGİ EDİNME
TÜKETİCİ KÖŞESİ
ÜCRETSİZ AVUKATLIK
HUKUK EĞİTİMİ
 
Üyelik işlemleri
 
K.Adı
Parola
            
      Şifremi Unuttum
      Üye Ol
Hukuk Arama Motoru
Hukuk Anketi
Reklam Alanı







Zirve100